Editing Utsuro no Hako - Türkçe:1. Cilt 10,876. Defa

Jump to navigation Jump to search

Warning: You are not logged in. Your IP address will be publicly visible if you make any edits. If you log in or create an account, your edits will be attributed to your username, along with other benefits.

The edit can be undone. Please check the comparison below to verify that this is what you want to do, and then save the changes below to finish undoing the edit.

Latest revision Your text
Line 1: Line 1:
Bugün '2 Mart'. Bugün '2 Mart' olması gerekiyordu.
+
Bugün '2 Mart'. Bugün '2 Mart' olması gerekiyor. Neden bugünkü tarihi onaylıyorum ki?
   
  +
..Muhtemelen Mart olmasına rağmen gökyüzünün hala bulutlu olmasından dolayıdır. Neredeyse kesinlikle bundandır. Hava yüzünden biraz hüzünlüyüm; son zamanlarda mavi gökyüzü bulutların arkasında saklanıyor.
Neden bugünkü tarihi doğruluyorum ki?
 
   
  +
Pof, acaba hava ne zaman açılacak?
...Muhtemelen Mart olmasına rağmen gökyüzünün hala bulutlu olmasından dolayı. Muhtemelen kesin bu yüzden. Havadan dolayı biraz hüzünlüyüm; son zamanlarda mavi gökyüzü bulutların arkasında saklanıyor.
 
   
  +
Okul başlamadan önce sınıftayım, camdan bakıyorum, önemsiz şeyler hakkında öyle düşünüyorum.
Of, acaba hava ne zaman açılacak?
 
   
  +
Heralde bu düşünceleri kendimi iyi hissetmediğim için düşünüyorum. Hayır, kötü hissetmiyorum. Her zaman hissettiğim gibi hissediyorum. Sadece... rahatsızım. Açıklığa kavuşturamıyorum, ama sanki aniden bir tek benim gölgem yokmuş gibi. Daha çok 'bir şey sezilemez şekilde yanlış' gibi bir rahatsızlık.
Okul başlamadan önce sınıfta camdan bakınıp, önemsiz şeyler hakkında öylece düşünüyordum.
 
   
  +
...Garip. Bir sebep bulamıyorum. Dün garip herhangi bir şey olmadı, bu sabah kahvaltı ettim, en sevdiğim sanatçının yeni albümünü trende dinledim, ve denk gelip izlediğim fal bakma programından hadisesiz bir 'ortalama şans' çıktı bana.
Sanırım kendimi iyi hissetmediğim için böyle düşünüyorum. Hayır, kendimi kötü hissetmiyorum. Kendimi her zaman hissettiğim gibi hissediyorum. Sadece... huzursuzum. Tam açıklayamıyorum, aniden gölgesiz kalan bir tek benmişim gibi bir his. Daha çok 'bişeyler anlaşılmaz şekilde tuhaf' gibisinden bir huzursuzluk.
 
   
  +
Üstünde durarak kafamı daha fazla yormamaya karar verdim, ve çantamdan bir Umiabō<ref name="Umaibo">Umaibō (うまい棒) veya "lezzetli çubuk," küçük, şişkin, silindirik bir tahıl atıştırmalığıdır. Japonya'da bakkalların bir çoğunda şeker reyonunun en alt rafında bulunur.</ref> çıkardım. Bugünkü Umaibo domuz eti tadındaydı. Bi ısırık aldım. Ne kadar yersem yiyeyim, tadından asla bıkmıyorum.
...Garip. Bir sebep bulamıyorum. Dün garip hiçbir şey olmamıştı, bu sabah kahvaltı ettim, trende okula gelirken en sevdiğim sanatçının yeni albümünü dinledim, ve denk gelip izlediğim fal programından bana sıradan bir 'ortalama şans' falı çıkmıştı.
 
   
  +
"Yine mi Umaibō-? Gerçekten onlara doyamıyorsun, öyle değil mi? Sürekli Umaibō yersen kanın Umaibō rengine dönüşür, biliyorsun değil mi?
Üstünde durarak kafamı daha fazla yormamaya karar verdim, ve çantamdan bir Umaibo<ref name="Umaibo">Umaibō (うまい棒) veya "lezzetli çubuk," küçük, şişkin, silindirik bir tahıl atıştırmalığıdır. Japonya'da bakkalların bir çoğunda tatlı reyonunun en alt rafında bulunur.</ref> çıkardım. Bugünkü Umaibo domuz eti tadındaydı. Bir ısırık aldım. Ne kadar yersem yiyeyim, tadından asla bıkmıyorum.
 
   
  +
"...Ehm, hangi renk oluyor o?"
"Yine mi Umaibo? Gerçekten onlara doyamıyorsun değil mi? Sürekli Umaibo yersen kanın Umaibo rengine dönüşür, biliyorsun değil mi?
 
 
"...Ehm, o hangi renk ki?"
 
   
 
"Kim bilir!"
 
"Kim bilir!"
   
Benimle dalga geçen bu kız, sınıf arkadaşım Kokone Kirino'ydu. Uzun ile çok uzun arasında olan kahverengi saçı, başının arkasında yüksek bir konumda at kuyruğu şeklinde bağlıydı. Kokone sürekli saç şeklini değiştirirdi, ama kendisi şimdiki halini oldukça beğenmişe benziyordu. En azından, bana öyle gelmişti; son zamanlarda Kokone'nin sadece bu saç tarzını kullandığı hissine kapıldım.
+
Benimle dalga geçen kız sınıf arkadaşım Kokone Kirino. Uzun ile çok uzun arasındaki kahverengi saçı, kafasının arka tarafında yüksek bir konumda at kuyruğu şeklinde bağlı. Kokone sürekli saç şeklini değiştirir, ama şimdiki seçeneğini oldukça beğenmişe benziyor. En azından, bana öyle geliyor - son zamanlarda Kokone sadece bu saç tarzını kullanıyormuş hissine kapıldım.
   
Kokone gelişigüzel bir şekilde yanımdaki yeri kaptı. Mavi el aynası yardımıyla makyajını yapmaya başladı. Aynı zamanda erkek olarak ismini pek bilmediğim bir araçtan faydalanıyordu. Keşke bu kadar çabayı sırf makyaj yapmaya değil, her şeye sarf etseydi.
+
Kokone gelişigüzel bir şekilde yanımdaki yeri kaptı. Mavi el aynası yardımıyla makyajını yapmaya başlar. Aynı zamanda, erkek olarak ismini çok iyi bilmediğim, bir aletten faydalanıyor. Keşke bu kadar çabayı sırf makyaj yapmaya değil, her şeye sarf etse.
   
"Bir düşününce, senin bir çok mavi eşyan var değil mi?"
+
"Aklıma gelmişken, birçok mavi şeye sahipsin, değil mi?"
   
"Ah, evet, maviyi seviyorum... Aa, doğru, Kazu! Bugün bende bir farklılık yok mu? Yok mu?" Kokone bana bu soruyu parlayan gözlerle sordu.
+
"Ah, evet, maviyi seviyorum... Aa, doğru, Kazu-kun! Bugün benimle ilgili farklı bir şey yok mu? Yok mu?" Bunu bana parlak gözlerle bakarak sorar Kokone.
   
"Hım..?"
+
"Hm..?"
   
Ben nasıl bilebilirdim ki? Birden sorarsan cevap veremem ki.
+
Ben nasıl biliyim? Birden sorarsan cevap veremem ki.
   
"Sana bir ipucu vereyim! Cazibe noktam ile alakalı!"
+
"Sana bir ipucu vereyim! Cazibe noktam değişti!"
   
"Ha?"
+
"He?"
   
Doğal olarak göğüslerine baktım.
+
İçgüdüsel olarak göğüslerine baktım.
   
"Oha, dur! Neden göğüslerim?!"
+
"Oha, hey! Neden göğüslerim?!"
   
Yani, sürekli göğüs ölçünün D'ye geçmesiyle övünüyordun, o yüzden göğüslerinden bahsettiğinden emindim..
+
Yani, sürekli göğüs ölçünün D alanına geçmesiyle övünüyordun, o yüzden onun olduğuna emindim..
   
 
"Tabi ki gözlerim benim cazibe noktam! Ve her neyse, göğüsler birden büyümez! Ya da öyle olmasını mı isterdin?! Sapık! Göğüs delisi!"
 
"Tabi ki gözlerim benim cazibe noktam! Ve her neyse, göğüsler birden büyümez! Ya da öyle olmasını mı isterdin?! Sapık! Göğüs delisi!"
Line 47: Line 45:
 
"...Özür dilerim."
 
"...Özür dilerim."
   
Öyle kendi kendine karar verdiği cazibe noktasının gözleri olduğunu bilmem imkansızdı, ama o an için sadece özür diledim.
+
Öyle kendi ilan edilen bir cazibe noktasını bilmem imkansızdı, ama şimdilik sadece özür dileyeceğim.
   
 
"...Ee?"
 
"...Ee?"
   
Kokone beklenti içinde gözlerimin içine baktı. Kabul etmeliydim ki gözleri hakikaten büyüktü. Bunun farkına varınca biraz utandım.
+
Kokone beklenti içinde gözlerime içine baktı. Kabul etmeliyim gözleri hakikaten büyük. Bunun farkına varınca bi miktar utangaç hissettim.
   
 
"...Yüzünün her zamanki gibi gözüktüğünü düşünüyorum..?" Dedim, yüzüne pek bakmadan.
 
"...Yüzünün her zamanki gibi gözüktüğünü düşünüyorum..?" Dedim, yüzüne pek bakmadan.
   
"Ha? Ne? Yüzümün her zamanki gibi tatlı olduğunu mu söyledin?"
+
"He? Ne? Yüzümün her zamanki gibi tatlı olduğunu mu söyledin?"
   
"Hayır, söylemedim."
+
"Hayır, öyle bir şey demedim."
   
 
"Söyle!"
 
"Söyle!"
   
  +
Mecbur ediliyorum söylemeye.
Söylemeye mecbur edildim.
 
   
 
"İşin aslını söylemek gerekirse bugün rimel sürdüm. Nasıl gözüküyor? Nasıl?
 
"İşin aslını söylemek gerekirse bugün rimel sürdüm. Nasıl gözüküyor? Nasıl?
   
Hiçbir farkını göremiyordum. Dün nasıl göründüğünü ve bugün nasıl göründüğünü ayırt edemiyordum.
+
Hiçbir fark göremiyorum. Dün nasıl gözüktüğünü ve bugün nasıl gözüktüğünü ayırt edemiyorum.
   
"......yok, gerçekten öyle bir şey hakkında yorum yapamam," ona bütün olağan samimiyetimle söyledim - ve bana kurduğu tuzağa düştüm.
+
"......Yok, gerçekten öyle bir şeyi yargılayamam," ona bütün samimiyetimle söyledim - ve sınavından kaldım.
   
"'Öyle bir şey' ...mi dedin?!"
+
"'Öyle bir şey' ...diyorsun?!"
   
 
Bana vurdu.
 
Bana vurdu.
Line 75: Line 73:
 
"Ah..."
 
"Ah..."
   
"''Cık''! Ne kadar sıkıcı bir keratasın sen!" dedi zorlanmış bir ses tonu ile, ama... Aa, gerçekten de biraz kızmış olabilirdi. Kokone bana tükürme numarası yapıp rimel ile kaplı suratını diğer sınıf arkadaşlarımıza göstermek için benden uzaklaştı.
+
"''Cık''! Ne kadar sıkıcı bir keratasın sen!" dedi zorlanmış bir sesle, ama... Aa, gerçekten de biraz kızmış olabilir. Kokone bana tükürme numarası yapıp rimel-kaplı suratını diğer sınıf arkadaşlarımıza göstermek için benden uzaklaştı.
   
 
"Haa..."
 
"Haa..."
   
Şimdi yorulmuştum. Kokone komik olabilirdi, ama öfkesiyle baş edemiyordum.
+
Şimdi yoruldum. Kokone komik olabilir, ama öfkesiyle baş edemiyorum.
   
"Âşk çekişmeniz sonaerdi?"
+
"Âşıklar atışması yapmaktan vazgeçtin?"
   
Döndüğümde ilk gördüğüm şey bir sağ kulaktaki üç küpeydi. Okulumda tek bir kişide böyle küpeler vardı.
+
Döndüğümde ilk gördüğüm şey bir sağ kulağın içinde üç küpe. Okulumda tek bir kişide böyle pirsing var.
   
"...Daiya. Onun âşk çekişmesiyle uzaktan yakından alakası yoktu. Öyle bir kanıya nasıl vardın?"
+
"...Daiya. Onun âşıklar atışmasıyla alakası yok. Nasıl öyle bir sonuca vardın?"
   
Arkadaşım Daiya Oomine itirazıma sadece dudak büktü. Evet, her zamanki gibi kibirliydi. Gerçi, Daiya gibi birisinin kendini aşağılaması garip olurdu. Ne de olsa bu kadar uçuk aksesuar takmayı tercih eden oydu, ve okul kurallarına uymamakla kalmayıp, kasten o kuralları umursamadığını gösteriyordu.
+
Arkadaşım Daiya Oomine itirazıma sadece dudak büktü. Evet, her zamanki gibi kibirli. Gerçi, Daiya gibi birisinin kendini aşağılaması garip olurdu. Sonuçta, bu kadar uçuk aksesuar giyinmeyi seçen o, ve okul kurallarına uymamakla kalmayıp, kasten o kuralları çiğnediğini sergiliyor.
   
"Ama gerçekten de rimeli fark etmedin mi? Aradaki fark benim bile gözüme çarptı. Ve ben kesinlikle, tamamen ona karşı ilgisiz biriyim."
+
"Ama gerçekten de rimeli fark etmedin mi? Ben bile değişikliği fark ettim. Ve ben kesinlike, tamamen ona karşı ilgisizim."
   
 
"...Gerçekten mi?"
 
"...Gerçekten mi?"
   
Onlar komşu ve anaokulundan beri çocukluk arkadaşlarıydı. Ona karşı ilgisiz olduğu şüphesiz yalandı. O bir kenara Daiya'nın bile fark ettiği şeyi gözden kaçırmak küçük bir sorun olabilirdi. Çünkü O diğerlerine karşı tamamen ilgisiz kalır, insanlara bakmazdı bile.
+
Onlar komşu ve anaokulundan beri çocukluk arkadaşlarıydı. Ona karşı ilgisiz olduğu şüphesiz yalan. Bununla beraber, Daiya'nın bile fark ettiği şeyi gözden kaçırmak küçük bir sorun olabilir. Ne de olsa, o başka insanlara karşı tamamen ilgisiz ve başkalarına bakmıyor bile.
   
 
"...Ama, yani."
 
"...Ama, yani."
   
Kokone'nin dün de rimel sürdüğü hissine kapılmıştım.
+
Dün de rimel sürdüğü hissine kapılıyorum.
   
"Anladım, anladım, Kazu. Kaşara 'seninle ilgilenmiyorum' demek istedin. Sana katılıyorum. Ben de aynı fikri benimseyeceğim. Ama lafımı esirgemeden yapacağım."
+
"Anladım, anladım, Kazu. Kaşara 'seninle ilgilenmiyorum' dedin. Sana katılıyorum. Bende aynı
  +
fikri benimseyeceğim. Ama esirgemeden yapacağım."
   
"Seni art niyetli sınıf başkanı! Seni çok iyi duyabiliyorum!"
+
"Seni kötü niyetli sınıf başkanı! Seni çok iyi duyabiliyorum!"
   
Daiya keskin kulaklı kızı aldırmadan konuşmaya devam etti.
+
Daiya keskin kulaklı kızı aldırmadan konuşmaya devam eder.
   
"Kazu, o gereksiz hatun hakkında konuşmayalım artık - bugün bir transfer öğrencisinin geleceğini biliyor muydun?"
+
"Kazu, o alakasız hatundan hakkında konuşmayalım artık - bugün bir transfer öğrencisi geldiğini biliyor muydun?"
   
"Transfer öğrenci mi?"
+
"Transfer öğrencisi mi?"
   
Bunu tekrar doğruluyordum - bugün 2 Mart. İnsan neden okul senesinin bu kadar geç bir zamanında transfer olur ki?
+
Bunu tekrar doğrulayacağım - bugün 2 Mart. Neden biri okul senesinin bu kadar geç noktasında transfer olur ki?
   
"Transfer öğrenci mi?! Gerçekten mi?!"
+
"Transfer öğrencisi mi?! Gerçekten mi?!"
   
Tam da beklenildiği gibi, Kokone konuşmamızı duydu ve bize soru yöneltmek için sesini yükseltti.
+
Beklendiği gibi, Kokone konuşmamızı duydu ve soru sormak için sesini yükseltti.
   
"Kiri, seninle konuşmuyorum. Oradan buraya karışma. Aa, ve buraya da sakın yaklaşma! Senin o makyaj akan çaresiz suratın zihinsel sağlığım için iyi değil."
+
"Kiri. Seninle konuşmuyorum. Ordan buraya karışma. Ha, ve buraya da yaklaşma! Senin o çaresiz düzmece suratın zihinsel sağlığım için iyi değil."
   
"N-Ne?! Diyene bak! O sahtekar kişiliğini bir an önce düzeltmeye başlamalısın. Belki seni 24 saat boyunca baştan aşağı sarkıtmalıyız, belki o zaman sonunda beynine biraz kan gider! Belki ondan sonra biraz değeri olan bir şeyler söylersin."
+
"N-Ne?! Diyene bak, Daiya! O sahtekar kişiliğini bir an düzeltmeye başlamalısın. Belki seni 24 saat boyunca başaşağı sarkıtmalıyız, belki o zaman sonunda beynine biraz kan gider! Belki ondan sonra biraz değeri olan bir şey söylersin."
   
Karşılıklı didişmelerine son vermek için sesimi biraz yükseltip esas konuya döndüm.
+
Ortak taciz şenliklerine son vermek için sesimi biraz yükseltip esas konuya döndüm.
   
"Transfer öğrenciydi, öyle değil mi? Sanırım onun hakkında bir şeyler duymuştum."
+
"Transfer öğrencisi, öyle değil mi? Sanırım onun hakkında bir şeyler duymuştum."
   
Daiya anında ağzını kapatıp bana dik dik baktı.
+
Daiya anında ağızını kapatıp bana dik dik baktı.
   
"...Kimden duydun?" dedi ciddi bir suratla.
+
"...Kim sana onu söyledi?" Ciddi bir suratla sordu.
   
"Ha? Neden bilmek istiyorsun?"
+
"He? Neden bilmek istiyorsun?"
   
"Soruya soru ile yanıt verme."
+
"Soruya soruyla yanıt verme."
   
 
"Ehm.. kimdi ya? Bana söyleyen sen değil miydin?"
 
"Ehm.. kimdi ya? Bana söyleyen sen değil miydin?"
   
"İmkanı yok. Ben de şimdi, öğretmenler odasına gidince öğrendim. Senin öğrenebilme ihtimalin olmamalıydı."
+
"İmkansız. Ben de şimdi, öğretmenler odasına gidince öğrendim. Senin öğrenmen için bir fırsat olmamalıydı."
   
 
"Gerçekten mi?"
 
"Gerçekten mi?"
Line 141: Line 140:
 
Kiri'nin az önceki davranışını göz önünde bulundurunca Daiya'nın söylediği muhtemelen doğruydu.
 
Kiri'nin az önceki davranışını göz önünde bulundurunca Daiya'nın söylediği muhtemelen doğruydu.
   
"O yüzden bu bilginin bugüne kadar, transfer olacağı güne kadar, sır tutulduğu sonucuna varmıştım. Ama eğer durum öyleyse, sen nasıl öğrendin?"
+
"O yüzden bu bilginin bugüne kadar, transfer gününe kadar, sır tutulduğu sonucuna varmıştım. Ama eğer öyleyse, sen nasıl öğrendin?"
   
 
"...Ehm?"
 
"...Ehm?"
   
Acaba nasıl öğrenmiştim?
+
Acaba.
   
"Peki, neyse. Ama garip değil mi Kazu? Neden biri senenin bu vaktinde geçiş yapar ki? Muhtemelen özel durumlardan kaynaklanıyor. Örneğin, bir şirket başkanın başka okullardan atılan yaramaz çocuğu olabilir mi? Eğer durum buysa bilginin gizlenmesi mantıklı olur."
+
"Peki, neyse. Ama garip değil mi Kazu? Neden biri senenin bu zamanında transfer olur ki? Muhtemelen özel durumlar içeriyor. Örneğin, bir şirket başkanın başka okullardan atılan yaramaz çocuğu olabilir mi? Durum öyleyse, bilginin saklanması mantıklı olurdu."
   
"Daiya, transfer öğrenci hakkında böyle yorum yapmak hoş değil; bu sadece senin ön yargın. Yani, senin 'yardımın' olmadan da yeterince kuşkulu bir durumda zaten. Ayrıca herkes bizi sinsice dinliyor."
+
"Daiya, transfer öğrencisi hakkında öyle yorum yapmak iyi değil; sadece senin tarafından önyargı bu. Yani, senin 'yardımın' olmadan yeterince kuşkulu bir durumda. Ayrıca, herkes bizi sinsice dinliyor."
   
Gerçekten de konuşmamızı gizliden dinleyen öğrencilerin kalanı mahcup bir şekilde gülümsedi.
+
Gerçekten de konuşmamızı gizliden dinleyen öğrencilerin kalanı, mahcup bir şekilde gülümsedi.
   
"Ha? Neden umurumda olsun ki?"
+
"He? Neden umrumda olsun ki?"
   
Of...
+
Haaa...
   
Daiya'nın kibirli tavrına tepki olarak iç çektiğim an, zil çaldı. Sınıf arkadaşlarım yerlerine acele ile geri döndü.
+
Daiya'nın keyfî tavrına iç çektiğim an, zil çaldı. Sınıf arkadaşlarım yerlerine acele etti.
   
Cam kenarında oturan Kokone, camı açıp dışarı yaslandı. Anlaşılan bir an önce transfer öğrenciyi görmek istiyordu.
+
Cam kenarında oturan Kokone, camı açıp dışarı yaslandı. Anlaşılan bir an önce transfer öğrencisini görmek istiyor.
   
 
"Ooo!"
 
"Ooo!"
   
Sesini yükseltti - transfer öğrenciye benzeyen birisini gördü herhalde. O "Ooo" sesini çıkarttıktan sonra, Kokone yerine donuk bir ifadeyle oturdu, oysa camdan bakmadan önce o kadar neşeliydi ki.
+
Sesini yükseltti - transfer öğrencisine benzeyen birsini gördü heralde. O "Ooo" sesini çıkarttıktan sonra, Kokone yerine donuk ifadeyle oturdu, oysa camdan bakmadan önce o kadar neşeliydi.
   
Acaba sorunu nedir?
+
Acaba sorun nedir?
   
  +
Kokone gülümser ve "Bu muhteşem!" diye mırıldanır.
Kokone gülümsedi ve "Bu harika!" diye mırıldandı. Herkes ne olduğunu bilmek istiyordu muhtemelen, ama sınıf öğretmenimiz tam o anda sınıfa girdi. Sınıf kapısının bulanık camından bir kızın gölgesi gözüküyordu. Transfer öğrenci olmalıydı. Öğretmen sınıfı gözü ile yoklayınca herkesin kapının arkasındaki kişiyi merak ettiğini anladı ve onu hemen içeri çağırdı.
 
  +
Muhtemelen herkes ne olduğunu bilmek istiyor, ama sınıf öğretmenimiz o anda sınıfa girdi. Sınıf kapısının bulanık camından bir kızın gölgesi gözüküyor. Transfer öğrencisi olmalı. Sınıfa bakınca öğretmen herkes kapının arkasındaki kişiyi merak ettiğini anladı ve onu hemen içeri çağırır.
   
Bulanık camın arkasındaki gölge hareket etti.
+
Bulanık camın arkasında gölge hareket eder.
   
 
Ve ardından - onu gördüm.
 
Ve ardından - onu gördüm.
 
   
 
Bir anda -
 
Bir anda -
   
Manzara hemen değişti, sanki bir uçurumdan itilmiş gibiydim.
+
Manzara hemen değişti, sanki bir uçurumdan itilmişim gibi.
   
İlk önce bir ses duydum. Sahnenin <u>lime lime oluşunun</u> sesi. Zorla, şiddetle, görüntü ardına görüntü zihnimin içerisine çekildi. Defalarca benzer bir sahnenin parçaları göründü. Bilincim yok olacak gibi hissediyordum, ama ardından hepsi geri gelip sıkıca yerine oturdu, sanki küçük demirden bir kutunun içine sıkıştırılmış gibi. Déjà vu. Déjà vu.
+
İlk önce bir ses duydum. Manzaranın <u>lime lime edilmesinin</u> sesi. Zorla, şiddetle, görüntü ardına görüntü zihnimin içine tıkılıyor. Defalarca, benzer manzaralar gözükür. Bilincim havaya uçucak gibi hissediyorum, ama ardından yerine konulup iyice sabitleştiriliyor, sanki küçük demir bir kutuya sıkıştırılıyormuş gibi. Déjà vu. Déjà vu.
   
"Adım Aya Otonaşi." Seni duydum.
+
"Adım Aya Otonashi." Duydum seni.
   
"Adım Aya Otonaşi." Seni duydum.
+
"Adım Aya Otonashi." Duydum seni.
   
"Adım Aya Otonaşi." Yeter, seni duydum ya işte!
+
"Adım Aya Otonashi." Yeter, seni duydum işte!
   
Bilincimi delmeye çalışan muazzam miktardaki bilgiyi reddettim. Yani, hepsinin sığması imkansızdı. Beynim çökerdi. Bilginin tamamını algılayamıyordum.
+
Bilincimi delmeye çalışan muazzam miktardaki bilgiyi reddediyorum. Yani, hepsinin sığması imkansız. Beyinimi aşardı. Hepsini işleyemiyorum.
   
 
"Ah..."
 
"Ah..."
Line 192: Line 191:
 
Ne,
 
Ne,
   
Ne tür anlaşılmaz - şeylerden oluşuyordum ben?
+
Ne tür anlaşılmaz - şeylerim ben?
   
Düşüncelerimin birbirine karışmaya başladığını fark ettim, ve zorla beynimi devre dışı bıraktım - ardından geri döndüm.
+
Düşüncelerim çok karmakarışık olmaya başladığını fark ettim, ve zorla beyinimi devre dışı bıraktım - ardından döndüm.
  +
He? Ben az önce ne hakkında düşünüyordum?
   
  +
Düşünce zincirimi kaybedince, sınıfın önüne bakıp tekrar ona baktım. <u>Henüz adını bilmediğim transfer öğrencisi, Aya Otonashi'ye, baktım.</u>
   
  +
"Aya Otonashi."
Ha? Ben az önce ne hakkında düşünüyordum?
 
   
  +
Transfer öğrencisi kısık sesle mırıldadı, onu anlayıp anlamadığımız umrunda değilmiş gibi.
Düşüncelerimin ne yönde ilerlediğini unutmuş olmakla sınıfın ön tarafına doğru, tekrar ona baktım. <u>Henüz adını bilmediğim transfer öğrenci, Aya Otonaşi'ye, baktım.</u>
 
   
  +
Aya Otonashi podyumdan indi.
"Aya Otonaşi."
 
   
  +
Muazzamca basit tanıtımı sınıf içersinde bir konuşma seli oluşturdu.
Transfer öğrenci kısık sesle mırıldandı, onu anlayıp anlamadığımız umurunda değilmiş gibi.
 
   
  +
Şaşkın sınıf arkadaşları zerre umrunda olmadan yürümeye başladı.
Aya Otonaşi kürsüden indi.
 
 
Aşırı basit tanıtımı sınıf içerisinde bir konuşma seli oluşturdu.
 
 
Şaşkın sınıf arkadaşları zerre umurunda olmadan yürümeye başladı.
 
   
 
Bana doğru.
 
Bana doğru.
   
Doğruca yüzüme bakarak.
+
Doğruca suratıma bakarak.
   
Doğal bir şekilde benim yanımdaki boş yere oturdu, <u>sanki başından beri bu yer ona ayrılmış gibi.</u>
+
Doğal bir şekilde benim yanımdaki boş yere oturdu, <u>sanki başından beri bu yer ona ayrılmış
  +
gibi.</u>
   
Otonaşi şüpheyle bana dudağını büktü. Onu donakalmış bir şekilde izledim.
+
Otonashi-san kuşkulu bir şekilde bana dudağını büktü, ben onu donukalmış bir şekilde izlerken.
   
...Sanırım bir şey söylemem gerekiyordu.
+
...Sanırım bir şey söylemeliyim.
   
 
“...Aa, tanıştığımıza memnum oldum.”
 
“...Aa, tanıştığımıza memnum oldum.”
   
Ama asık suratı hiç değişmedi.
+
Asık suratı, ama, zerre değişmedi.
   
 
“O kadar mı?”
 
“O kadar mı?”
   
“Ne..?”
+
“He..?”
   
 
“O kadar mı diye sordum.”
 
“O kadar mı diye sordum.”
   
Başka diyecek bir şey var mıydı? Öyle desen bile aklıma bir şey gelmiyordu ki. Ne de olsa daha ilk defa tanışıyorduk.
+
Başka diyecek bir şey var mıydı? Öyle sorsan bile aklıma bir şey gelmez ki. Sonuçta, ilk defa tanışıyoruz.
   
Ama ortam bir şey söylememi gerektiriyordu.
+
Ama ortam bir şey söylememi gerektiriyor.
   
“...Aa, üzerindeki üniforma. Bir önceki okulunun mu?”
+
“...Aa, üniforman. Üniforman bir önceki okulunun mu?”
   
Otonaşi telaşlı sözlerime hiçbir tepki vermedi ve bana dik dik bakmaya devam etti.
+
Otonashi-san telaşlı sözlerime hiçbir tepki vermedi ve bana dik dik bakmaya devam etti.
   
“...Ee, öyle mi?”
+
“...Ehm, öyle mi?”
   
Kafamın karıştığını görünce Otonaşi nedense iç çekti ve gülümsedi. Gülümsemesi salak bir çocuğa hayretle bakıyormuş şeklinde bir gülümsemeydi.
+
Kafamın karıştığını görünce Otonashi-san nedense iç çekti ve gülümsedi. Gülümsemesi ahmak bir çocuğa hayretle bakar gibi bir gülümsemeydi.
   
“Senin ilgini çekecek bir şey söyleyeceğim Hoşino.”
+
“Sana güzel bir şey söyleyeceğim Hoshino.”
   
...Ha? Ona ismimi henüz söylememiştim.
+
...He? Ona ismimi henüz söylemedim.
   
Ama önemli olan bu değildi. Otonaşi bana öyle bir şey söyledi ki oturduğum yerde tam beş saniye boyunca donakaldım.
+
Ama o düşünce önemsizdi. Otonashi-san bana öyle bir şey söyledi ki oturduğum yerde tam beş saniye donakaldım.
   
“Kasumi Mogi bugün açık mavi külot giyiyor.”
+
“Kasumi Mogi bugün açık mavi külot giyiniyor.”
   
   
Line 255: Line 253:
   
   
Kasumi Mogi beden eğitimi derslerinde spor kıyafeti yerine okul üniformasını giyerdi.
+
Kasumi Mogi’nin kıyafeti spor kıyafeti yerine her zamanki üniforması.
   
Bugün de yine erkeklerin futbol oynayışını izliyordu. Süs eşyası gibi ifadesiz haliyle her zamanki gibi üniformasını giymişti.
+
Bugün de, tekrar erkeklerin futbol oynamasını izliyordu. Yüzü ifadesiz bir şekilde her zamanki gibi üniformasını giyinmişti.
   
Mogi’nin eteğinin altından çıkan beyaz bacaklar o kadar inceydi ki, her an kırılabilirmiş gibi görünüyorlardı.
+
Mogi-san’ın eteğinin altından çıkan beyaz bacaklar o kadar ince ki, her an kırılabilirlermiş gibi gözüküyorlardı.
   
Ve ben, nedense, başım onun kucağında dinleniyordum.
+
Ve ben, nedense, kafam onun kucağında dinleniyorum.
   
Aa, evet. Olan bitenden ben de bihaberdim. Neşeye kapıldığım kesinlikle doğru olmasına rağmen, çaresizce peçeteyle burun kanamamı durdurmaya çalıştığımdan durumun keyfini çıkartamıyordum. Eğer başaramazsam bu işin sonu iyi bitmeyecekti.
+
He, evet. Olan bitenden ben de birhaberim. Neşeye kapıldığım kesinlikle doğru olmasına rağmen, çaresizce burun kanamamı durdurmaya çalıştığımdan keyifini çıkartamıyorum. Eğer başarısız olursam sonu güzel olmaz.
   
Bu arada, nasıl bu hale düştüğümü hatırlıyorum. Otonaşi’nin söyledikleri zihnimi allak bullak ettiği için beden dersinin ortasında yüzüme futbol topunu yedim ve burnum kanadı. Mogi benim için endişelenmişti ve, her nedense, kafamı onun kucağına koymama izin vermişti.
+
Bu arada nasıl bu hale düştüğümü hatırlıyorum. Otonashi-san’ın sözü kafamı karışık bıraktığı için beden dersi ortasında yüzüme futbol topu çarpmasına izin verdim ve burnum kanadı. Mogi-san benim için endişelenmişti ve, nedense, kucağına kafamı koymama izin verdi.
   
Mogi'nin bacakları hiç de yumuşak değildi; dürüst olmak gerekirse, kucağında dinlenmek kafamı biraz acıtmıştı.
+
Mogi-san’ın bacakları hiç de yumuşak değil; dürüst olmak gerekirse, kucağında dinlenmek kafamı biraz acıtmıştı.
   
Acaba bana neden böyle önem veriyordu. Mogi'ye doğru baktım ama ifadesiz suratı bana hiçbir şey söylemiyordu.
+
Acaba neden bana o şekilde değer veriyor. Mogi-san’a doğru baktım ama ifadesiz suratı bana hiçbir şey söylemiyor.
   
Ama mutluydum.
+
Ama mutluyum.
   
Çok, çok mutluydum.
+
Çok, çok mutluyum.
   
Otonaşi'nin ‘külot’ hakkındaki yorumu.
+
Otonashi-san’ın ‘külot’ hakkındaki yorumu.
   
Elbette beni şaşırtmıştı, ama şaşkınlığım sözün aniliği ve konuyla alakasızlığından dolayı değildi. Demeye çalıştığım şey şu; Otonaşi, “Senin ilgini çekecek bir şey söyleyeceğim,” dedi. Yani, Kasumi Mogi hakkındaki bir bilginin benim açımdan 'iyi bir şey' olduğunu ima etti. Kokone ve Daiya’ya bile Kasumi Mogi’ye olan hislerimden bahsetmemiştim. O yüzden daha bugün tanıştığım Otonaşi'nin bunu bilmesinin imkanı yoktu. Buna rağmen söyleyeceğini söyledi.
+
Tabi ki de beni şaşırttı, ama aniliği ve konuyla alakasızlığından değil. Demeye çalıştığım, Otonashi-san, “Sana güzel bir şey söyleyeceğim,” dedi. Yani, ‘Kasumi Mogi’ hakkında bilgi benim için ‘güzel bir şey’ olduğunu ilan etti. Kokone ve Daiya’ya bile Kasumi Mogi’ye olan hislerimden bahsetmedim. O yüzden, bügün tanıştığım Otonashi-san’ın bunu bilemezdi. Buna rağmen söyleyeceğini söyledi.
   
“...Mogi.”
+
“...Mogi-san.”
   
 
“Ne oldu?”
 
“Ne oldu?”
   
Mogi sessizce cevap verdi. Sesi küçük bir kuşun sesi gibiydi, küçük vücudu ve narin görünüşü ile güzel uyuşuyordu.
+
Mogi-san sessizce cevap verdi. Sesi küçük bir kuşunki gibi, küçük vucüdü ve narin görünüşüyle güzel uyuşuyor.
   
“Bugün, ehm, Otonaşi seninle konuştu mu?”
+
“Bugün, ehm, Otonashi-san seninle konuştu mu?”
   
 
“...Transfer olan öğrenci mi?... Hayır.”
 
“...Transfer olan öğrenci mi?... Hayır.”
   
“İkiniz daha önce tanışmıyordunuz, değil mi?”
+
“İkiniz başka bir şekilde tanışmıyorsunuz, değil mi?”
   
Mogi başını salladı.
+
Mogi-san başını salladı.
   
 
“Sana şüpheli bir şey yaptı mı peki?”
 
“Sana şüpheli bir şey yaptı mı peki?”
   
Bir an düşünüp ardından başını salladı. Hafif dalgalı saçı kıpırdadı. <!--foreshadowing of wind-->
+
Bir an düşündü ve ardından başını salladı. Hafif dalgalı saçı sallandı.
   
“Neden böyle bir şey sordun..?” Diye bana soru yöneltti başını eğerek.
+
“Neden böyle bir şey sordun..?” başını eğerek sordu.
   
 
“Yok, hayır… Bir şey olmadıysa sorun yok.”
 
“Yok, hayır… Bir şey olmadıysa sorun yok.”
   
Sahaya doğru baktım. Otonaşi ürkütücü bir duruşla okul sahasının ortasında duruyordu. Ne topa ne de peşinden koşuşturan kızlara ilgi gösteriyordu. Top ona doğru gelişigüzel yuvarlanınca güçsüzce geri vurdu… Ehm, karşı takımdan bir kıza mı attı az önce?
+
Sahaya doğru baktım. Otonashi-san ürkütücü bir duruşla okul sahasının ortasında duruyordu, ne topa ne de peşinden koşuşturan kızlara ilgi gösteriyordu. Top ona doğru gelişigüzel yuvarlanınca güçsüzce geri vurdu… Ehm, karşı takımdan bir kıza mı attı az önce?
 
“Immm.”
 
   
  +
“Mmm.”
Belki de benim hislerimi fark ettiğini sanıp, üzerine fazlaca düşünüyor olabilirdim. Otonaşi bu görünüş ve tavrıyla bile yeterince etkili biriydi.
 
   
  +
Otonashi-san Mogi-san’a karşı hislerimi fark ettiğini düşünerek çok üstünde durmuş olabilirim.
Böyle bir düşman tarafından ansızın böyle söylendiği için içime dert oldu sadece. Kim olsa bu teoriye ikna olurdu.
 
  +
Otonashi-san görünüşü ve tavrı yüzünden beni çok etkiliyordu. Evet, yorumu üstünde çok durdum çünkü aniden çok kayda değer bir insan söyledi. Bu herkesin kabul edebiliceği bir mantık.
   
Buna rağmen ben neden buna inanamıyordum?
+
Ama yine de - neden buna inanamıyorum?
   
Otonaşi gözlerini bana dikti, bir anlığına bile gözünü ayırmadan.
+
Otonashi-san gözlerini bana dikiyor, bir anlığına bile gözünü ayırmadan.
   
Gözlerimin içine dik dik bakarak ağzının kenarını cesurca kaldırdı. Ders daha bitmemesine rağmen, bana doğru yürümeye başladı.
+
Gözlerimin içine dik dik bakarak ağızının kenarını cesurca kaldırdı. Dersin daha bitmemesine rağmen, bana doğru yürümeye başlıyor.
   
Ne olduğunu anlamadan ayaktaydım. Mogi'nin kucağında dinlenme şansımdan vazgeçtim, oysa benim için en güzel mutluluk buydu. Bütün vücudum titremeye başladı. Abartı değil - gerçekten baştan aşağı titriyordum.
+
Ne olduğunu anlamadan ayaktaydım. Mogi-san’ın kucağında uyuma ayrıcalığımdan vazgeçtim, oysa en büyük mutluluğumun kaynağı olmalıydı. Bütün vucüdum titremeye başladı. Abartı değil - gerçekten baştan aşağı titriyorum.
   
Otonaşi'yi fark eden Mogi de gerginleşti ve endişeyle yanımda durdu.
+
Otonashi-san’ı fark eden Mogi-san da gerginleşti ve endişeyle ve yanımda durdu.
   
Cüretkar bir gülümseme ile Otonaşi bana… hayır, Mogi'ye parmağı ile işaret etti.
+
Cürektar bir gülümseyle, Otonashi-san beni… hayır, Mogi-san’ı parmağıyla işaret etti.
   
Tam o anda.
+
O anda.
   
Aniden rüzgar çıktı - tamamen tesadüfi bir rüzgar. Kimsenin öngöremeyeceği bir rüzgardı.
+
Ani rüzgar çıktı - tamamen tesadüfi bir rüzgar. Kimsenin öngöremeyeceği bir rüzgar.
   
Bu ani rüzgar Mogi'nin eteğini kaldırdı.
+
Bu ani rüzgar Mogi-san’ın eteğini kaldırdı.
   
Mogi derhal eteğini indirdi, ama sadece ön tarafını. Ben onun arkasında duruyordum. Rüzgar geçtikten hemen sonra Mogi bana dönüp baktı. Her zamanki gibi ifadesizdi ama yanakları biraz kızarmış gibiydi.
+
Mogi-san derhal eteğini indirdi, ama sadece ön tarafını. Ben onun arkasında duruyorum. Rüzgar geçtikten hemen sonra Mogi-san bana dönüp baktı. Her zamanki gibi ifadesiz ama yanakları biraz kırmızı gibiydi.
   
Hiç ses çıkartmadan ağzını hareket ettirerek “Gördün mü?” diye sordu. Aslında sesli konuşmuş olabilirdi ama alçak sesi bana gelmemişti. Kafamı şiddetle iki yana salladım. Herhalde tepkimden onun külodunu gördüğüm anlaşılıyordu. Ama Mogi cevap vermedi, onun yerine başını eğdi.
+
Hiç ses çıkartmadan ağızını hareket ettirerek “Gördün mü?” diye sordu. Aslında sesli konuşmuş olabilir ama alçak sesini duyamıyorum. Kafamı şiddetli bir şekilde salladım. Heralde tepkimden onun külotunu gördüğüm anlaşılıyor. Ama Mogi-san cevap vermedi, onun yerine başını eğdi.
   
  +
Bu noktada Otonashi-san yanımda duruyor.
Bu süre zarfında Otonaşi yanıma gelmişti.
 
   
  +
İfadesini gözümün kenarından gördüm.
Yüz ifadesi gözüme ilişti.
 
   
 
“Haa-”
 
“Haa-”
   
Neden bu kadar titrediğimin farkına vardım - Otonaşi'nin yüz ifadesini anladım. Hayatımda şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım bir duyguyu yansıtıyordu.
+
Neden bu kadar titrediğimin farkına vardım - Otonashi-san’ın ifadesini anladım. Hayatımda bu ana kadar hiç bana doğru yönlendirilmemiş bir duyguyu yansıtıyor.
   
 
-Nefret.
 
-Nefret.
   
Neden? Neden benim gibi birinden nefret ediyordu ki?
+
Neden? Neden benim gibi birine doğru nefret duyuyor?
   
Otonaşi ağzının kenarını kaldırdı ve bana dudağını büktü. Hala titriyordum, ama onun dışında donakalmıştım. Otonaşi elini omzuma koydu ve dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.
+
Otonashi-san ağızının kenarını kaldırdı ve bana dudağını büktü. Hala titriyordum, ama onun
  +
dışında donakalmıştım. O elini omuzuma koydu ve dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.
   
“Açık maviydi, değil mi?”
+
“Açık maviydiler, değil mi?”
   
Otonaşi her şeyi biliyor. Mogi'ye olan düşkünlüğümü, ani bir rüzgar ile külotunun açığa çıkacağını, hepsini biliyordu.
+
Otonashi-san her şeyi biliyor. Mogi-san’a olan düşkünlüğümü, ani bir rüzgarın külotunu açığa çıkaracağını, hepsini biliyordu.
   
Otonaşi'nin bu sabah ettiği ifade bir tür espri değildi. Bu bir tehditti; beni eksiksiz olarak tanıdığını, düşünme tarzımı çözdüğünü, kontrolü altında olduğumu ima eden bir tehditti.
+
Otonashi-san’ın bu sabahki ifadesi bir tür espri değildi. Bu bir - tehditti, beni eksiksiz olarak tanıdığını, düşünme şeklimi çözdüğünü, kontrolü altında olduğumu ima eden bir tehditti.
   
“Hoşino, artık hatırlamış olmalısın, değil mi?”
+
“Hoshino, artık hatırlamış olmalısın, değil mi?”
   
Ben donakalmış bir haldeyken Otonaşi beni gözlemledi. Bir kaç saniye böyle geçti ama sesim çıkmayınca Otonaşi iç çekti ve başını eğdi.
+
Otonashi-san beni donakalmış bir şekilde dururken gözlemledi. Bir kaç saniye böyle kalıyoruz, ama benim sesim çıkmayınca, iç çekti ve başını eğdi.
   
Şikayetini mırıldayarak söyledi: “Demek ki bu kadar ileri gitmeme rağmen bir faydası yokmuş… Anladım, bugün bir miktar daha uyuşuksun.”
+
Şikayetini mırıldadı: “Demek ki faydasızmış, bu kadar ileri gitmeme rağmen… Anladım, bugün bir miktar daha durgunsun.”
   
“Eğer unuttuysan, hatırla şimdi. Benim adım ‘Maria.’”
+
“Unuttuysan, hatırla artık. Benim adım ‘Maria.’”
   
...’Maria’? Hayır, ehm… sen ‘Aya Otonaşi’ değil misin?
+
...’Maria’? Hayır, ehm… sen ‘Aya Otonashi’ değil misin?
   
“...B-Bu senin takma adın filan mı?”
+
“...O- O senin takma adın filan mı?”
   
 
“Kapa çeneni.”
 
“Kapa çeneni.”
   
Bana dudağını büktü, bana karşı hissettiği siniri saklamaya hiç çaba sarf etmedi.
+
Bana dudağını büktü, bana karşı hissettiği siniri saklamaya kalkışmadı bile.
   
“Pekâlâ. Bu halinle hiç de mücadeleci değilsin, ama eğer öyleyse keyfimce davranacağım.” dedi Otonaşi ve bana sırtını döndü.
+
“Pekâlâ. Bu halinle hiç ilgi çekici değilsin, ama öyleyse kendi kolaylığıma göre davranacağım.” dedi Otonashi-san ve bana sırtını döndü.
   
 
“Aa, bekle…”
 
“Aa, bekle…”
   
Doğal olarak olarak onu durdurdum. Döndü. Stresli gözüküyordu. Onun asık suratının görünüşünden dolayı ürkmekten kendimi alıkoyamadım.
+
İçgüdüsel olarak onu durdurdum. Döndü, stresli gözüküyordu. Asık suratının görüntüsünden ürkmekten kendimi alıkoyamıyorum.
   
Emin değildim. Ama Otonaşi'nin sergilediği tavırdan, belki de-
+
Emin değilim. Ama Otonashi-san’ın tavrından, belki-
   
“Acaba daha önce tanışmış olabilir miyiz?”
+
“Acaba daha önce tanışmış olabilirmiyiz?”
   
Bu sözleri duyunca, Otonaşi ağzının bir kenarını kaldırdı.
+
Bu sözleri duyunca, Otonashi-san ağızının bir kenarını kaldırdı.
   
“Evet, bir önceki hayatımızda sevgiliydik. Ah benim sevgili Hatevey’im, ne kadar da sefil şu anki halin. Beni, düşman toprağının prensesini kurtarmaya geldiğinde bu kadar yüreksiz değildin.”
+
“Evet, önceki hayatımızda âşıklardık. Ah benim sevgili Hathaway’im, ne kadar sefil şu anki halin. Beni, düşman toprağının prensesini kurtarmaya geldiğinde bu kadar yüreksiz değildin.”
   
“......Ehm, ne?”
+
“......Aaa, ne?”
   
Ne diyeceğimi bilemedim. Otonaşi şaşkın halimi görünce mutlu olmuşa benziyordu. Bugün ilk defa, gerçekten gülümsemişti.
+
Ne diyiceğimi bilemedim. Otonashi-san şaşkın halimi gördükten sonra memnun olmuş gibiydi. Bugün ilk defa, gerçek bir gülümseme sergiledi.
   
 
“Şaka yapıyorum.”
 
“Şaka yapıyorum.”
Line 393: Line 391:
 
Sonraki gün.
 
Sonraki gün.
   
Aya Otonaşi’nin cesedini gördüm.
+
Aya Otonashi’nin cesetini gördüm.
   
   

Please note that all contributions to Baka-Tsuki are considered to be released under the TLG Translation Common Agreement v.0.4.1 (see Baka-Tsuki:Copyrights for details). If you do not want your writing to be edited mercilessly and redistributed at will, then do not submit it here.
You are also promising us that you wrote this yourself, or copied it from a public domain or similar free resource. Do not submit copyrighted work without permission!

To protect the wiki against automated edit spam, we kindly ask you to solve the following CAPTCHA:

Cancel Editing help (opens in new window)