Difference between revisions of "Utsuro no Hako - Türkçe:1. Cilt Kapanış"

From Baka-Tsuki
Jump to navigation Jump to search
m
m
 
(8 intermediate revisions by 2 users not shown)
Line 1: Line 1:
 
<div style="width: 100%; overflow:auto;">
 
<div style="width: 100%; overflow:auto;">
[[Image:Utsuro_no_Hako_vol1_pic3.jpg|1000px]]
+
[[Image:HakoMari -TR- Kapanış.jpg|1000px]]
 
</div>
 
</div>
   
 
Hava muhteşemdi, ve gökyüzü masmaviydi.
 
Hava muhteşemdi, ve gökyüzü masmaviydi.
   
Kalkar kalkmaz, bugünün tarihini telefonumda doğruladım. ‘7 Mart.’ Bugün ‘7 Mart’tı.’ Ayrıca hem gazeteden hem de televizyondan bugünün gerçektende ‘7 Mart’ olduğunu doğrulamıştım. Tabi mantıksız davrandığımın farkındaydım, ama Reddeden Sınıf içerisinde hapsolduğumdan beri, bu adetleri yerine getirmezsem kendimi çok huzursuz hissediyordum.
+
Kalkar kalkmaz, bugünün tarihini telefonumda doğruladım. ‘7 Mart.’ Bugün ‘7 Mart’tı.’ Ayrıca hem gazeteden hem de televizyondan bugünün gerçekten de ‘7 Mart’ olduğunu doğrulamıştım. Tabi mantıksız davrandığımın farkındaydım, ama Reddeden Sınıf içerisinde hapsolduğumdan beri, bu adetleri yerine getirmezsem kendimi çok huzursuz hissediyordum.
   
Reddeden Sınıf içerisindeki olayların anılarını hatırlıyordum. Fakat, o anıları hatırlayabilme kabiliyetim kusurluydu - hiç görmediğim veya ziyaret etmediğim bir yerin resimlerine bakıyormuşum gibiydi. ''Kutu'', Maria, O—ne olduklarını biliyordum. Ama onlarla ilgili duygular artık yoktu. Ne kızgınlık, ne de üzgünlük—hiçbir şey yoktu. Öyleyse birine aşık olsaydım bile, şimdiye kadar muhtemelen unutmuş olurdum. Belki bu anılar daha baştan zayıf olduğu için yavaş yavaş unutacaktım.
+
Reddeden Sınıf içerisindeki olayların anılarını hatırlıyordum. Fakat, o anıları hatırlayabilme kabiliyetim kusurluydu - hiç görmediğim veya ziyaret etmediğim bir yerin resimlerine bakıyormuşum gibiydi. ''Kutu'', Maria, O—ne olduklarını biliyordum. Ama onlarla ilgili duygular artık yoktu. Ne kızgınlık, ne de üzgünlük—hiçbir şey yoktu. Öyleyse birine âşık olsaydım bile, şimdiye kadar muhtemelen unutmuş olurdum. Belki bu anılar daha baştan zayıf olduğu için yavaş yavaş unutacaktım.
   
 
Maria dahil.
 
Maria dahil.
Line 17: Line 17:
 
Ben ikinci sene öğrencisi olmuştum.
 
Ben ikinci sene öğrencisi olmuştum.
   
Sınıfım artık 3. değil, 4. kattaydı. Farklı bir katta, ve daha batıda olduğum için manzara gelişmemişti. Ama
+
Sınıfım artık 3. değil, 4. kattaydı. Farklı bir katta, ve daha batıda olduğum için manzara düzelmemişti. Ama
 
yine de, Sınıf 2-3’e girerken hissettiğim hava apayrıydı. O kadar heyecanlıydım ki elimi göğüsüme koydum.
 
yine de, Sınıf 2-3’e girerken hissettiğim hava apayrıydı. O kadar heyecanlıydım ki elimi göğüsüme koydum.
   
 
Öğretmen masası üzerindeki oturma şemasına baktıktan sonra, yeni yerimde oturdum. Sınıf arkadaşlarıma ‘Güzel
 
Öğretmen masası üzerindeki oturma şemasına baktıktan sonra, yeni yerimde oturdum. Sınıf arkadaşlarıma ‘Güzel
geçinelim’ ile selam verince, hepsinin cevapları oldukca canlıydı. Evet, keyifim yerindeydi.<!--Good vibes = iyi his almak gibi bir şey, ama genel olarak düşününce gayet keyifi yerinde birisine benziyor Hoshino, değil mi? :3 -->
+
geçinelim’ ile selam verince, hepsinin cevapları oldukca canlıydı. Evet, keyifim yerindeydi.<!--Good vibes = iyi his almak gibi bir şey, ama genel olarak düşününce gayet keyifi yerinde birisine benziyor Hoşino, değil mi? :3 -->
   
 
Sınıfa başka bir kişi girdi.
 
Sınıfa başka bir kişi girdi.
Line 27: Line 27:
 
Beni gördü ve elini kaldırdı.
 
Beni gördü ve elini kaldırdı.
   
“Heyo, Hoshii! Demek yine aynı sınıftayız!”
+
“Heyo, Hoşi! Demek yine aynı sınıftayız!”
   
Yorumu çok genel olmasına rağmen, odadaki diğer onbeş kişinin dikkatleri bizim üzerimizdeydi. Evet, Haruaki
+
Ağzından çıkan sözcükler çok genel olmasına rağmen, odadaki diğer onbeş kişinin dikkatleri bizim üzerimizdeydi. Evet, Haruaki
her zamanki gibi gürültülüydü.
+
her zamanki gibi gürültücüydü.
   
 
“...Haruaki.”
 
“...Haruaki.”
Line 41: Line 41:
   
 
“...neden, sahteye mi benziyorum? Acaba kendi ikizim olduğumu mu düşündün? O acayip ünlü mangadan<ref
 
“...neden, sahteye mi benziyorum? Acaba kendi ikizim olduğumu mu düşündün? O acayip ünlü mangadan<ref
name=”Touch”>Muhtemelen Mitsuru Adachi’nin Touch (Dokunuş) adlı mangası. https://en.wikipedia.org/wiki/Touch_(manga)
+
name=”Touch”>Muhtemelen Mitsuru Adachi’nin Touch (Dokunuş) adlı mangasına bir gönderme. https://en.wikipedia.org/wiki/Touch_(manga)
 
</ref> etkilenip her liseli beysbol atıcısının ikiz olduğunu mu düşünüyorsun şimdi?!”
 
</ref> etkilenip her liseli beysbol atıcısının ikiz olduğunu mu düşünüyorsun şimdi?!”
   
Line 48: Line 48:
 
Her nedense, onun dediği tek bir şeye bile güvenebileceğimden şüphe duydum…
 
Her nedense, onun dediği tek bir şeye bile güvenebileceğimden şüphe duydum…
   
“Ah doğru, Hoshii! Hazır aklıma gelmişken—”
+
“Ah doğru, Hoşi! Hazır aklıma gelmişken—”
   
“Günaydın Haru ve Kazu-kun!”
+
“Günaydın Haru ve Kazu!”
   
 
Yeni bir ses Haruaki’nin lafını böldü.
 
Yeni bir ses Haruaki’nin lafını böldü.
Line 56: Line 56:
 
Kokone sınıf kapısının önünde duruyordu. Daiya da onun yanındaydı.
 
Kokone sınıf kapısının önünde duruyordu. Daiya da onun yanındaydı.
   
Ah, ikisi şefkat ile birbirlerini bugün de mi okula eşlik ettiler acaba? Bundan bahsedersem, Daiya beni bütün
+
Ah, ikisi şefkat ile birbirlerine bugün de mi okula gelirken eşlik ettiler acaba? Bundan bahsedersem, Daiya beni bütün
gün psikolojik tacize mağdur edecekti, o yüzden hiçbir şey demedim.
+
gün psikolojik tacize mâruz bırakacaktı, o yüzden hiçbir şey demedim.
   
“Bir kız tarafından selamlaşmak, kalbim bir anlığına hızlandı—ama of ya, sırf sen miydin Kiri? Heyecanıma
+
“Bir kız tarafından selam almak, kalbim bir anlığına hızlandı—ama of ya, sırf sen miydin Kiri? Heyecanıma
 
yazık oldu.”
 
yazık oldu.”
   
 
“Hey Haru… O tepki de neyin nesi öyle? Sen kim olduğunu sanıyorsun?”
 
“Hey Haru… O tepki de neyin nesi öyle? Sen kim olduğunu sanıyorsun?”
   
“Ehm, yani, benimle aynı sınıfta olmak için peşimden koşacak kadar benimle takıntılı olmanı istemiyorum
+
“Ehm, yani, benimle aynı sınıfta olmak için peşimden koşacak kadar takıntılı olmanı istemiyorum
 
sadece.”<!--Bu cümle kafamı aldı 3-4-5-10-20-50-100 Hit Combo yaptı. Devrik oldu galiba, ama düz nasıl yapabilirim
 
sadece.”<!--Bu cümle kafamı aldı 3-4-5-10-20-50-100 Hit Combo yaptı. Devrik oldu galiba, ama düz nasıl yapabilirim
  +
ki? "Nein, Sorede ii" Zaten türkçe'de devrik cümle yapmak biraz zor oluyor "Ana dilinin önünde eğildi" !-->
ki?!-->
 
   
“Hee… benimle o kadar kafayı bozduğundan, utancını böyle ifadelerle gizlemeye mi çalışıyorsun? Ayy~~,
+
“Hee… benimle o kadar kafayı bozdun ki, utancını böyle ifadelerle gizlemeye mi çalışıyorsun? Ayy~~, gerçekten çocuk gibisin, Haru, öyle değil mi~? Aa, doğru. Artık cep telefonunu benim tatlı sesimle doldurmaktan vazgeçer misin?”
gerçekten çocuk gibisin, Haru-chan, öyle değil mi~? Ah, doğru. Artık cep telefonunu benim Moe<ref name=”Moe”>Moe (もえ)
 
Japon anime ve mangalarında güzel şirin saf karakterleri betimlemek için kullanılan bir tabirdir.</ref> sesimle
 
doldurmaktan vazgeçer misin?”
 
   
 
“Öyle bir şeyi kim yapar ki!?”
 
“Öyle bir şeyi kim yapar ki!?”
   
“‘Sahibiim~’... Hadi ama! Şimdi Haru Moe-Moe ses koleksiyonuna yeni bilgi eklemek için fırsatın var! Sana bir
+
“‘Efendi Haruu~’... Hadi ama! Şimdi Haru süper tatlı ses koleksiyonuna yeni bir veri eklemek için fırsatın var! Sana bir tane daha fırsat vereyim mi? İstersen, bu sefer ‘Hoşgeldiiin~’ de ekleyebilirim?!”
tane daha fırsat veriyim mi? İstersen, bu sefer ‘Hoşgeldin~’ de ekleyebilirim?!”
 
   
 
Bu muhabbet de neyin nesi ya… Lütfen, durun artık, çok utandırıcıydı.
 
Bu muhabbet de neyin nesi ya… Lütfen, durun artık, çok utandırıcıydı.
Line 83: Line 79:
 
doğrusu.”
 
doğrusu.”
   
“Peki ya sen, Daiya? Sırf Haru’ya Moe Moe sesimi sunduğum için kıskandın mı? Merak etme! Eğer eğilip
+
“Peki ya sen, Daiya? Sırf Haru’ya Moe Moe<ref name=”Moe”>Japon anime ve mangalarında güzel şirin saf karakterleri betimlemek için kullanılan bir
ayaklarımı öpersen, sana ‘Onii-chan’<ref name=”Siscon”> (お兄さん) Japonca’da abi anlamına gelir.</ref> derim, seni kız-
 
kardeş fetişcisi. Çok iyi değil miyim?!”
 
   
  +
tabirdir.</ref> sesimi sunduğum için kıskandın mı? Merak etme! Eğer eğilip ayaklarımı öpersen, sana ‘Abiii’<!-- Eğer "abicim" derse ortalık karışır :DDDDD "https://youtu.be/UYUG210yJbs" Yani demek istediğim "artistlik" yaparken "abicim" denir halk arasında, belki şuan biliyorsundur gerçi--> derim, öyle şeyler hoşuna gider ne de olsa. Ne kadar da iyi kalpliyim, öyle değil mi?!”
“‘Doğduğum için özür dilerim’e’ ne dersin?”
 
  +
  +
“‘Doğduğum için özür dilerim’e ne dersin?”
   
 
...yeni sınıf içerisinde hiçbir şey değişmemişti.
 
...yeni sınıf içerisinde hiçbir şey değişmemişti.
Line 93: Line 89:
 
Ama dilediğim şey de buydu.
 
Ama dilediğim şey de buydu.
   
Maria ve Mogi-san olmadan biraz yalnız hissediyordum, ama bu günlük hayat Reddeden Sınıf’a karşı gelmemin
+
Maria ve Mogi olmadan biraz yalnız hissediyordum, ama bu günlük hayat Reddeden Sınıf’a karşı gelmemin
 
sebebiydi.
 
sebebiydi.
   
Line 100: Line 96:
 
Daiya bana seslendi.
 
Daiya bana seslendi.
   
“Aa, harbiden. Kazu-kun sırıtıyor. Ne kadar da azgın olmalı. Eminim yanında bir kız oturduğunu, etrafta
+
“Aa, harbiden. Kazu sırıtıyor. Oldukça kudurmuş<!-- Azmış biraz fazla kaba oluyor aslında :D --> olmalı. Eminim yanında bir kız oturduğunu, etrafta sakarca düşüp durduğunu hayal ediyordur—”
sakarca düşüp durduğunu hayal ediyordur—”
 
   
 
“Etmiyorum.”
 
“Etmiyorum.”
Line 119: Line 114:
 
Yüzümde bir gülümseme ile, yanımda oturan kızın ismini ilan ettim:
 
Yüzümde bir gülümseme ile, yanımda oturan kızın ismini ilan ettim:
   
“<u>Mogi-san</u>!”
+
“<u>Mogi</u>!”
   
   
Line 127: Line 122:
 
O gün yağmurun hiç durmayacağını düşünmüştüm.
 
O gün yağmurun hiç durmayacağını düşünmüştüm.
   
Daiya bana Mogi-san’ın kazasını söyledikten sonra doğru hastaneye gittim, ve okuldan bir gün izin aldım. Hastanesi şehirdışında olduğu için taksiyle gitmek zorunda kalmıştım. Sakin bir hayata verdiğim önem gözönünde bulundurunca, bu benim için olağanüstü bir davranıştı.
+
Daiya bana Mogi'nin geçirdiği kazayı söyledikten sonra doğru hastaneye gittim, ve okuldan bir gün izin aldım. Hastanesi şehirdışında olduğu için taksiyle gitmek zorunda kalmıştım. Sakin bir hayata verdiğim önemi göz önünde bulundurunca, bu benim için olağanüstü bir davranıştı.
   
 
Ama yapmak zorundaydım. Reddeden Sınıf’a karşı savaştığım için, sonucu da bilmem<!--Öğrenmek de gayet uygun bence.--> gerekiyordu.
 
Ama yapmak zorundaydım. Reddeden Sınıf’a karşı savaştığım için, sonucu da bilmem<!--Öğrenmek de gayet uygun bence.--> gerekiyordu.
   
Hastaneye kimse benden önce varmadı, ailesi bile. Sevgilisi olarak karıştırıldıktan sonra, Mogi-san ameliyat geçirirken ailesi ile birlikte bekledim.
+
Hastaneye kimse benden önce varmamıştı, ailesi bile. Sevgilisi olarak karıştırıldıktan sonra, Mogi ameliyat geçirirken ailesi ile birlikte bekledim.
  +
  +
Ameliyat başarılıydı… gibi göründü. Ama Mogi'nin bilinci o gün geri gelmemişti.
   
  +
Yoğun bakım ünitesine girişim yasaklandığı için, onu nihayet iki gün sonradan görebildim. O zamana kadar
Ameliyat başarılıydı… gibi göründü. Ama Mogi-san’ın bilinci o gün geri gelmemişti.
 
  +
koğuşa<ref name=”Koğuş”>Hastahane, tutukevi vb. kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığı veya barındığı büyük
   
  +
oda</ref> <!--Servis de deniliyormuş..? General Ward buradaki kelime. Bilemedim… "Servise taşınmış yazsaydı anlamazdım büyük ihtimal. Koğuş diyince insanın aklına her ne kadar hapishane(tutukevi) koğuşu gelse de -birazdan bırakacağım nota bakarsın- "koğuş" daha uygunmuş."--> taşınılmıştı.
Yoğun bakım ünitesine girişim yasaklandığı için, onu sonunda iki gün sonradan görebildim. O zamana kadar
 
koğuşa<!--Servis de deniliyormuş..? General Ward buradaki kelime. Bilemedim…--> taşınılmıştı.
 
   
Mogi-san yatağında uzanıyordu, oldukça acınası bir haldeydi. Elektrokardiyagram ve suni solunum aletlerinden
+
Mogi yatağında uzanıyordu, oldukça acınası bir haldeydi. Elektrokardiyagram ve suni solunum aletlerinden
 
gelen sesler kulak zarlarımı titretiyordu. Ayakları ve kolları oldukları yere sabitlenmişti, yüzü morluklar
 
gelen sesler kulak zarlarımı titretiyordu. Ayakları ve kolları oldukları yere sabitlenmişti, yüzü morluklar
 
içerisindeydi, ve serum kollarının birini morartmıştı.
 
içerisindeydi, ve serum kollarının birini morartmıştı.
   
 
Hastanede bildiğim birinin yalnız ve yaralı vücudunu görmek beni neredeyse gözyaşlarına boğumuştu. Ama ağlamak
 
Hastanede bildiğim birinin yalnız ve yaralı vücudunu görmek beni neredeyse gözyaşlarına boğumuştu. Ama ağlamak
isteyen bir tek ben olmadığımı biliyordum. Onun önünde ağlamaya hakkım yoktu. Gözyaşlarımı tutup onun yüzüne baktım,
+
isteyenin bir tek ben olmadığımı biliyordum. Onun önünde ağlamaya hakkım yoktu. Gözyaşlarımı tutup onun yüzüne baktım. <!--Gözümü dikmek kısmını çıkartmayı düşünüyorum. Çok mühim değil ve garip geliyor.-->
azıcık gözümü dikerek.<!--Gözümü dikmek kısmını çıkartmayı düşünüyorum. Çok mühim değil ve garip geliyor.-->
 
   
Mogi-san beni gördüğünde biraz şaşırmışa benziyordu. Ama tam emin değildim, çünkü yüzündeki kasları hareket
+
Mogi beni gördüğünde biraz şaşırmışa benziyordu. Ama tam emin değildim, çünkü yüzündeki kasları hareket
 
ettirmemişti.
 
ettirmemişti.
   
 
Ailesi bana bilincinin yerine geldiğini, ama şoktan dolayı henüz tek bir kelime bile söylemediğini söylemişti.
 
Ailesi bana bilincinin yerine geldiğini, ama şoktan dolayı henüz tek bir kelime bile söylemediğini söylemişti.
   
Ama Mogi-san ağzını açıp bütün gücüyle bana bir şey söylemeye çalıştı. Kendini zorlamamasını söyledim, ama
+
Ama Mogi ağzını açıp bütün gücüyle bana bir şey söylemeye çalıştı. Kendini zorlamamasını söyledim, ama
 
beni aldırmadı ve yine de konuşmaya çalıştı.
 
beni aldırmadı ve yine de konuşmaya çalıştı.
   
Line 158: Line 154:
 
Onu pek iyi anlayamıyordum, ama öyle dedi gibi gelmişti bana.
 
Onu pek iyi anlayamıyordum, ama öyle dedi gibi gelmişti bana.
   
Mogi-san bunu söyledikten sonra gözyaşlarına boğulmuştu. Ne yapacağıma dair en ufak fikrim yoktu, o yüzden
+
Mogi bunu söyledikten sonra gözyaşlarına boğulmuştu. Ne yapacağıma dair en ufak fikrim yoktu, o yüzden
 
gözlerimle etrafa bakındım. Yatağın yanında kirli çantası duruyordu, ve içerisinde de gümüş renginde bir şey gördüm.
 
gözlerimle etrafa bakındım. Yatağın yanında kirli çantası duruyordu, ve içerisinde de gümüş renginde bir şey gördüm.
 
Ne olduğunu biliyordum, ve içgüdüsel olarak gümüş renk ile kaplı nesneyi çıkarttım. Teriyaki Burger tadında bir
 
Ne olduğunu biliyordum, ve içgüdüsel olarak gümüş renk ile kaplı nesneyi çıkarttım. Teriyaki Burger tadında bir
Line 168: Line 164:
 
Ama gözyaşlarım gerçekti.
 
Ama gözyaşlarım gerçekti.
   
Onun koğuştaki hastane odasına o defadan sonra birkaç defa daha ziyaret ettim. Mogi-san konuştuğumzda elinden geldiği
+
Onun koğuştaki hastane odasına o defadan sonra birkaç defa daha ziyaret ettim. Mogi konuştuğumuzda elinden geldiği
 
kadar neşeli davranmaya çalıştı.
 
kadar neşeli davranmaya çalıştı.
   
“Baygınken, uzun bir rüya gördüm,” dedi Mogi-san bana bir defasında. Anlaşılan her şeyin bir rüya olduğuna
+
“Baygınken, uzun bir rüya gördüm,” dedi Mogi bana bir defasında. Anlaşılan her şeyin bir rüya olduğuna
 
inanıyordu.
 
inanıyordu.
   
Birden aklımdan bir düşünce geçti. Mogi-san o dünyada kamyon tarafından ezilme kaderinden kaçamamıştı. Ve
+
Birden aklımdan bir düşünce geçti. Mogi o dünyada kamyon tarafından ezilme kaderinden kaçamamıştı. Ve
 
devamlı hayatta kalışı da değişmemişti. Defalarca ezilmiş olmasına rağmen, Reddeden Sınıf’ı tek parça halinde tutan
 
devamlı hayatta kalışı da değişmemişti. Defalarca ezilmiş olmasına rağmen, Reddeden Sınıf’ı tek parça halinde tutan
 
şey bu olabilirdi.
 
şey bu olabilirdi.
   
 
Hayatta kalmasına rağmen, belden aşağı felç kalmıştı. Arkasına aldığı bir darbe omurgasına hasar vermişti, o
 
Hayatta kalmasına rağmen, belden aşağı felç kalmıştı. Arkasına aldığı bir darbe omurgasına hasar vermişti, o
yüzden tam bir iyileşmenin konusu ümitsiz değil, tamamıyla imkansızdı.
+
yüzden tam bir iyileşmenin ihtimali ümitsiz değil, tamamıyla imkansızdı.
   
Nasıl yanıt verebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu, o yüzden sessiz kaldım. Huzursuz sessizliği
+
Nasıl yanıt verebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu, o yüzden sessiz kaldım. Huzursuz edici sessizliği
atlatmak<!--Fiil “bridge” ama hangi anlamda kullandığından emin değilim. Çok garipsedim.--> için Mogi-san şunu dedi:
+
bozmak<!--Fiil “bridge” ama hangi anlamda kullandığından emin değilim. Çok garipsedim.--> için Mogi şunu dedi:
   
“Her zaman böyle bir durumda, ölsem daha iyi olacağını düşünmüştüm. Nedenini anlıyorsun, değil mi Hoshino-kun?
+
“Her zaman böyle bir durumda, ölsem daha iyi olacağını düşünmüştüm. Nedenini anlıyorsun, değil mi Hoşino-? Artık iki ayağımın üzerinde yürüyemeyeceğim, ve bakkaldan küçük bir tatlı almak kadar basit bir eylem bile benim için dertsiz bir karar olmayacak. Bunu ancak başka birisinden destek alarak veya tekerlikli sandalyemi kullanarak
Artık iki ayağımın üzerinde yürüyemeyeceğim, ve bakkaldan küçük bir tatlı almak kadar basit bir eylem bile benim için
 
dertsiz bir karar olmayacak. Bunu ancak başka birisinden destek alarak veya tekerlikli sandalyemi kullanarak
 
 
yapabilirim. Sırf bir tatlı almak için ne zorluklar! Bu çok acımasız değil mi? Ama biraz da tuhaf. İntiharı hiç
 
yapabilirim. Sırf bir tatlı almak için ne zorluklar! Bu çok acımasız değil mi? Ama biraz da tuhaf. İntiharı hiç
 
düşünmüyorum. Acaba neden? Sanırım, gerçekten, kalbimin derinliklerinden—”
 
düşünmüyorum. Acaba neden? Sanırım, gerçekten, kalbimin derinliklerinden—”
Line 192: Line 186:
 
—hayatta kaldığıma sevindim.
 
—hayatta kaldığıma sevindim.
   
Mogi-san bunu blöf yaptığının, veya yalan söylediğinin en ufak bir belirtisi olmadan söyledi.
+
Mogi bunu blöf yaptığının, veya yalan söylediğinin en ufak bir belirtisi olmadan söyledi.
   
 
“O yüzden ben iyiyim. Okulu da bırakmayacağım. Ne kadar zaman alırsa alsın, iyileşeceğim. Artık belki sizinle
 
“O yüzden ben iyiyim. Okulu da bırakmayacağım. Ne kadar zaman alırsa alsın, iyileşeceğim. Artık belki sizinle
Line 200: Line 194:
   
 
Kabul etmesi biraz utandırıcı, ama o anda onun gözlerinin önünde gözyaşlarına boğuldum. Sevinmiştim. Onun en
 
Kabul etmesi biraz utandırıcı, ama o anda onun gözlerinin önünde gözyaşlarına boğuldum. Sevinmiştim. Onun en
önemli dileği gerçekleştiğine sevinmiştim.
+
önemli dileğinin gerçekleştiğine sevinmiştim.
   
 
—senin için yapabileceğim bir şey var mı?
 
—senin için yapabileceğim bir şey var mı?
Line 206: Line 200:
 
Bu soruyu ona bütün samimiyetimle sordum, çünkü ona elimden geldiğince yardım etmek istedim.
 
Bu soruyu ona bütün samimiyetimle sordum, çünkü ona elimden geldiğince yardım etmek istedim.
   
Mogi-san, “Teklif ettiğin için çok mutlu oldum” ile başlayıp çekinerek devam etti,
+
Mogi, “Teklif ettiğin için çok mutlu oldum” ile başlayıp çekinerek devam etti,
   
 
“Benim dönebileceğim bir yer ayırmanı istiyorum. Benim için bir daha var olabileceğim bir yer yapmanı
 
“Benim dönebileceğim bir yer ayırmanı istiyorum. Benim için bir daha var olabileceğim bir yer yapmanı
Line 215: Line 209:
 
“......o uzun rüyamın içerisinde yaptın.”
 
“......o uzun rüyamın içerisinde yaptın.”
   
Bu yanıttan sonra, Mogi-san her nedense bakışlarını kaçırdı.
+
Bu yanıttan sonra, Mogi her nedense bakışlarını kaçırdı.
   
   
Line 223: Line 217:
 
Spor salonunda yer alan açılış törenindeydim.
 
Spor salonunda yer alan açılış törenindeydim.
   
Müdürün törensel hitabı sırasında Haruaki oflayıp poflarken aklıma bir şey geldi.
+
Müdürün tören konuşması sırasında Haruaki oflayıp poflarken aklıma bir şey geldi.
   
 
“Bu arada, Haruaki, bana bu sabah bir şey söylemek üzere değil miydin?”
 
“Bu arada, Haruaki, bana bu sabah bir şey söylemek üzere değil miydin?”
Line 235: Line 229:
 
“Sen aptal mısın?! Tatlı bir kızı izlemek bile tek başına mutluluktur!”
 
“Sen aptal mısın?! Tatlı bir kızı izlemek bile tek başına mutluluktur!”
   
Sıradan erkeklerin böyle düşündüğünü inanmak istemiyordum.
+
Sıradan erkeklerin böyle düşündüğüne inanmak istemiyordum.
   
 
“Ama ne zaman bu söylentiyi duydun ki? Yeni birinci sınıf öğrencilerini ilk defa bugün göreceğiz, öyle değil
 
“Ama ne zaman bu söylentiyi duydun ki? Yeni birinci sınıf öğrencilerini ilk defa bugün göreceğiz, öyle değil
 
mi?”
 
mi?”
   
“Mucizeler asla sona erer mi! Bu Daiyan’dan gelen bilgi!”
+
“Mucizeler hiç sona erer mi! Bu Daiyan’dan gelen bilgi!”
   
 
“Daiya’nın mı?”
 
“Daiya’nın mı?”
Line 256: Line 250:
 
“Ehmm? Daiya’nın bu tatlı kızı bilmesi ile ne alakası var?”
 
“Ehmm? Daiya’nın bu tatlı kızı bilmesi ile ne alakası var?”
   
“Gerçekten çok ağırsın Hoshii. Diyorum ki bu tatlı kız Daiya’nın rekorunu her konuda tam puan alarak geçti.
+
“Gerçekten çok ağırsın Hoşi. Diyorum ki bu tatlı kız Daiya’nın rekorunu her konuda tam puan alarak geçti.
 
Daiyan daha önceki rekor sahibi olduğu için, bir hoca ona söylemiş. Ayrıca öğretmen demiş ki, o kız o kadar güzeldi
 
Daiyan daha önceki rekor sahibi olduğu için, bir hoca ona söylemiş. Ayrıca öğretmen demiş ki, o kız o kadar güzeldi
 
ki, bir yetişkin olarak bile onun etrafında telaşlı hissetmişti.”
 
ki, bir yetişkin olarak bile onun etrafında telaşlı hissetmişti.”
Line 275: Line 269:
 
Ben bile ilgilenmeye başlamıştım, o yüzden etrafa bakındım.
 
Ben bile ilgilenmeye başlamıştım, o yüzden etrafa bakındım.
   
“Birinci sınıfların temsilcisi—Maria Otonashi.”
+
“Birinci sınıfların temsilcisi—Maria Otonaşi.”
   
  +
Maria—Otonaşi?
Maria—Otonashi?
 
   
Bana son derece tanıdık gelen bir isimdi. ...hayır, hayır. Olamazdı. Maria, Aya Otonashi diye hitap ediliyordu
+
Bana son derece tanıdık gelen bir isimdi. ...hayır, hayır. Olamazdı. Maria, Aya Otonaşi diye hitap ediliyordu
 
ne de olsa.
 
ne de olsa.
   
Line 294: Line 288:
 
...ha? O zaman bunca zamandır Maria’ya ilk ismiyle mi hitap ediyordum…? OHA! OHAAAAAA!
 
...ha? O zaman bunca zamandır Maria’ya ilk ismiyle mi hitap ediyordum…? OHA! OHAAAAAA!
   
“...neden kıpkırmızı oldun Hoshii?”
+
“...neden kıpkırmızı oldun Hoşi?”
   
Podyuma herkesten görkemli bir şekilde çıktı. Buradaki herkesten daha çok yaşamış olup, aşırı bir mevcudiyete sahipti.<!--Presence nasıl hitap edilebilir başka türlü bilemedim. Gözüme en çok batan kelime buydu. Enormous ise.. o ayrı mesele..-->
+
Kürsüye <!-- "Podyum deyince insanın aklına mankenlerin yürüdüğü sahne geliyor :P" -->herkesten daha görkemli bir şekilde çıktı. Buradaki herkesten daha çok yaşamış olup, aşırı bir mevcudiyete sahipti.<!--Presence nasıl hitap edilebilir başka türlü bilemedim. Gözüme en çok batan kelime buydu. Enormous ise.. o ayrı mesele.. "Demek istediği sahip olduğu tecrübenin eziciliği gibisinden bişi sanırım ama ben de bir karşılık pek aklıma getiremedim" -->
   
 
Göründüğü an herkes mırıldanmaya başlamıştı.
 
Göründüğü an herkes mırıldanmaya başlamıştı.
Line 306: Line 300:
 
Evet, bu tamamen yanlıştı—onun benden küçük olacağı hiç aklıma gelmemişti.
 
Evet, bu tamamen yanlıştı—onun benden küçük olacağı hiç aklıma gelmemişti.
   
Podyumda dururken, Maria gözlerini gezdirdi. Gözleri benimkilerle buluştu. Ve gezinen gözleri her nedense
+
Kürsüde dururken, Maria gözlerini gezdirdi. Gözleri benimkilerle buluştu. Ve gezinen gözleri her nedense
 
durdu.
 
durdu.
   
Line 316: Line 310:
 
duyduktan sonra susmaya başladı.
 
duyduktan sonra susmaya başladı.
   
“O buraya doğru bakmıyor mu? Ha siktir, belki bana aşık olmuştur?”
+
“O buraya doğru bakmıyor mu? Ha siktir<!-- Hani japoncada küfür yoktu lan -->, belki bana âşık olmuştur?”
   
 
Haruaki espriler yapıyordu, ama Maria’nın bakışına o kadar dalmıştım ki cevap bile veremiyordum.
 
Haruaki espriler yapıyordu, ama Maria’nın bakışına o kadar dalmıştım ki cevap bile veremiyordum.
Line 325: Line 319:
   
 
“—ve böylece, birinci sınıf konuşmamı sonlandırıyorum. Bu, birinci sınıf öğrencilerin temsilcisi, Maria
 
“—ve böylece, birinci sınıf konuşmamı sonlandırıyorum. Bu, birinci sınıf öğrencilerin temsilcisi, Maria
Otonashi’ydi.”
+
Otonaşi’ydi.”
   
Maria podyumdan indi.
+
Maria kürsüden indi.
   
Ve tam da bunu yaptığı an, öğrenciler tekrar gürültülü olmaya başlamıştı. Hayır, sırf öğrenciler değildi—
+
Ve tam da bunu yaptığı an, öğrenciler tekrar gürültü çıkarmaya başlamıştı. Hayır, sırf öğrenciler değildi—
 
öğretmenlerin bile elleri ayaklarına dolaşmıştı.
 
öğretmenlerin bile elleri ayaklarına dolaşmıştı.
   
Line 354: Line 348:
 
Gerçekten can sıkıcıydı, ama hayır… her nasılsa o kadar da can sıkıcı gelmiyordu.
 
Gerçekten can sıkıcıydı, ama hayır… her nasılsa o kadar da can sıkıcı gelmiyordu.
   
Sonunda, önümdeki öğrenciler de kenara çekilmişti. Haruaki de yanımdan çekilmişti. Maria ile etrafımızda kimse
+
Son olarak, önümdeki öğrenciler de kenara çekilmişti. Haruaki de yanımdan çekilmişti. Maria ile etrafımızda kimse
yoktu, sanki bir fırtanın gözündeydik.
+
yoktu, sanki bir fırtınanın merkezindeydik.
   
 
O geniş, açık alanda, tam önümde duruyordu.
 
O geniş, açık alanda, tam önümde duruyordu.
Line 373: Line 367:
 
Konuşmasını yaptıktan sonra, kendini bir defa daha tanıttı.
 
Konuşmasını yaptıktan sonra, kendini bir defa daha tanıttı.
   
“Adım ‘Maria Otonashi.’ Tanıştığımıza memnum oldum.”
+
“Adım ‘Maria Otonaşi.’ Tanıştığımıza memnum oldum.”
   
Birinci sınıf öğrencisi çok derin bir şekilde başını eğdi, aynen uzun zaman önce yaptığı gibi.
+
Birinci sınıf öğrencisi çok içten bir şekilde başını eğdi, aynen uzun zaman önce yaptığı gibi.
   
Buna yanıt olarak, bende alkışladım, aynen uzun zaman önce yaptığım gibi.
+
Buna yanıt olarak, ben de alkışladım, aynen uzun zaman önce yaptığım gibi.
   
 
Bir kaç saniyeliğine, spor salonundaki tek ses benim alkışlarımdı.
 
Bir kaç saniyeliğine, spor salonundaki tek ses benim alkışlarımdı.
Line 400: Line 394:
 
{| border="1" cellpadding="5" cellspacing="0" style="margin: 1em 1em 1em 0; background: #f9f9f9; border: 1px #aaaaaa solid; padding: 0.2em; border-collapse: collapse;"
 
{| border="1" cellpadding="5" cellspacing="0" style="margin: 1em 1em 1em 0; background: #f9f9f9; border: 1px #aaaaaa solid; padding: 0.2em; border-collapse: collapse;"
 
|-
 
|-
| Back to [[Utsuro_no_Hako - Türkçe:1. Cilt 1. Defa (2)|1. Defa]]
+
| Geri Git - [[Utsuro_no_Hako - Türkçe:1. Cilt 1. Defa (2)|1. Defa]]
| Return to [[Utsuro no Hako to Zero no Maria (Türkçe)|Ana Sayfa (Main Page)]]
+
| Geri Dön - [[Utsuro no Hako to Zero no Maria (Türkçe)|Ana Sayfa (Main Page)]]
| Foward to [[Utsuro_no_Hako - Türkçe:1. Cilt Yazarın Notları|Yazarın Notları]]
+
| Devam Et - [[Utsuro_no_Hako - Türkçe:1. Cilt Yazarın Notları|Yazarın Notları]]
 
|-
 
|-
 
|}
 
|}

Latest revision as of 21:11, 9 August 2016

HakoMari -TR- Kapanış.jpg

Hava muhteşemdi, ve gökyüzü masmaviydi.

Kalkar kalkmaz, bugünün tarihini telefonumda doğruladım. ‘7 Mart.’ Bugün ‘7 Mart’tı.’ Ayrıca hem gazeteden hem de televizyondan bugünün gerçekten de ‘7 Mart’ olduğunu doğrulamıştım. Tabi mantıksız davrandığımın farkındaydım, ama Reddeden Sınıf içerisinde hapsolduğumdan beri, bu adetleri yerine getirmezsem kendimi çok huzursuz hissediyordum.

Reddeden Sınıf içerisindeki olayların anılarını hatırlıyordum. Fakat, o anıları hatırlayabilme kabiliyetim kusurluydu - hiç görmediğim veya ziyaret etmediğim bir yerin resimlerine bakıyormuşum gibiydi. Kutu, Maria, O—ne olduklarını biliyordum. Ama onlarla ilgili duygular artık yoktu. Ne kızgınlık, ne de üzgünlük—hiçbir şey yoktu. Öyleyse birine âşık olsaydım bile, şimdiye kadar muhtemelen unutmuş olurdum. Belki bu anılar daha baştan zayıf olduğu için yavaş yavaş unutacaktım.

Maria dahil.

Yani, daha baştan beri karşılaşmamamız gerekiyordu, ve bir daha tanışmayacağımızdan emindim.

Her neyse, bugün ‘7 Mart’tı,’ açılış törenin olduğu gün.

Ben ikinci sene öğrencisi olmuştum.

Sınıfım artık 3. değil, 4. kattaydı. Farklı bir katta, ve daha batıda olduğum için manzara düzelmemişti. Ama yine de, Sınıf 2-3’e girerken hissettiğim hava apayrıydı. O kadar heyecanlıydım ki elimi göğüsüme koydum.

Öğretmen masası üzerindeki oturma şemasına baktıktan sonra, yeni yerimde oturdum. Sınıf arkadaşlarıma ‘Güzel geçinelim’ ile selam verince, hepsinin cevapları oldukca canlıydı. Evet, keyifim yerindeydi.

Sınıfa başka bir kişi girdi.

Beni gördü ve elini kaldırdı.

“Heyo, Hoşi! Demek yine aynı sınıftayız!”

Ağzından çıkan sözcükler çok genel olmasına rağmen, odadaki diğer onbeş kişinin dikkatleri bizim üzerimizdeydi. Evet, Haruaki her zamanki gibi gürültücüydü.

“...Haruaki.”

“Hm, ne oldu?”

Ona şüpheyle baktım.

“Sen gerçek Haruaki misin?”

“...neden, sahteye mi benziyorum? Acaba kendi ikizim olduğumu mu düşündün? O acayip ünlü mangadan[1] etkilenip her liseli beysbol atıcısının ikiz olduğunu mu düşünüyorsun şimdi?!”

“...hayır.”

Her nedense, onun dediği tek bir şeye bile güvenebileceğimden şüphe duydum…

“Ah doğru, Hoşi! Hazır aklıma gelmişken—”

“Günaydın Haru ve Kazu!”

Yeni bir ses Haruaki’nin lafını böldü.

Kokone sınıf kapısının önünde duruyordu. Daiya da onun yanındaydı.

Ah, ikisi şefkat ile birbirlerine bugün de mi okula gelirken eşlik ettiler acaba? Bundan bahsedersem, Daiya beni bütün gün psikolojik tacize mâruz bırakacaktı, o yüzden hiçbir şey demedim.

“Bir kız tarafından selam almak, kalbim bir anlığına hızlandı—ama of ya, sırf sen miydin Kiri? Heyecanıma yazık oldu.”

“Hey Haru… O tepki de neyin nesi öyle? Sen kim olduğunu sanıyorsun?”

“Ehm, yani, benimle aynı sınıfta olmak için peşimden koşacak kadar takıntılı olmanı istemiyorum sadece.”

“Hee… benimle o kadar kafayı bozdun ki, utancını böyle ifadelerle gizlemeye mi çalışıyorsun? Ayy~~, gerçekten çocuk gibisin, Haru, öyle değil mi~? Aa, doğru. Artık cep telefonunu benim tatlı sesimle doldurmaktan vazgeçer misin?”

“Öyle bir şeyi kim yapar ki!?”

“‘Efendi Haruu~’... Hadi ama! Şimdi Haru süper tatlı ses koleksiyonuna yeni bir veri eklemek için fırsatın var! Sana bir tane daha fırsat vereyim mi? İstersen, bu sefer ‘Hoşgeldiiin~’ de ekleyebilirim?!”

Bu muhabbet de neyin nesi ya… Lütfen, durun artık, çok utandırıcıydı.

“Haa… hey Kazu, acaba maytap var mı üzerinde? Şu an Kiri’nin ağzına bir kaç tane sokup yakmayı çok isterim doğrusu.”

“Peki ya sen, Daiya? Sırf Haru’ya Moe Moe[2] sesimi sunduğum için kıskandın mı? Merak etme! Eğer eğilip ayaklarımı öpersen, sana ‘Abiii’ derim, öyle şeyler hoşuna gider ne de olsa. Ne kadar da iyi kalpliyim, öyle değil mi?!”

“‘Doğduğum için özür dilerim’e ne dersin?”

...yeni sınıf içerisinde hiçbir şey değişmemişti.

Ama dilediğim şey de buydu.

Maria ve Mogi olmadan biraz yalnız hissediyordum, ama bu günlük hayat Reddeden Sınıf’a karşı gelmemin sebebiydi.

“...neden kendi kendine sırıtıyorsun öyle? İğrençsin Kazu!”

Daiya bana seslendi.

“Aa, harbiden. Kazu sırıtıyor. Oldukça kudurmuş olmalı. Eminim yanında bir kız oturduğunu, etrafta sakarca düşüp durduğunu hayal ediyordur—”

“Etmiyorum.”

Anında reddedişim Kokone’nin dudaklarının buruşmasına sebep oldu.

“Ama orada kim oturuyor ki? Biliyor musun? Tatlı bir kız mı?” Haruaki utanmadan sözkonusu yerde otururken bana bu soruyu sordu. Oturma şemasına baktığımda etrafımda oturanların isimlerine baktığım için, kimin yeri olduğunu biliyordum.

“Evet. Tatlı bir kız!”

“Harbiden mi?! Kim?!”

Yeri olduğu için mutluydum. Yeri olduğu için, orada oturma ihtimali de vardı.

Geri geldiği zaman yeri artık benim yanım olmayacaktı, ama bana hava hoştu.

Yüzümde bir gülümseme ile, yanımda oturan kızın ismini ilan ettim:

Mogi!”



O gün yağmurun hiç durmayacağını düşünmüştüm.

Daiya bana Mogi'nin geçirdiği kazayı söyledikten sonra doğru hastaneye gittim, ve okuldan bir gün izin aldım. Hastanesi şehirdışında olduğu için taksiyle gitmek zorunda kalmıştım. Sakin bir hayata verdiğim önemi göz önünde bulundurunca, bu benim için olağanüstü bir davranıştı.

Ama yapmak zorundaydım. Reddeden Sınıf’a karşı savaştığım için, sonucu da bilmem gerekiyordu.

Hastaneye kimse benden önce varmamıştı, ailesi bile. Sevgilisi olarak karıştırıldıktan sonra, Mogi ameliyat geçirirken ailesi ile birlikte bekledim.

Ameliyat başarılıydı… gibi göründü. Ama Mogi'nin bilinci o gün geri gelmemişti.

Yoğun bakım ünitesine girişim yasaklandığı için, onu nihayet iki gün sonradan görebildim. O zamana kadar koğuşa[3] taşınılmıştı.

Mogi yatağında uzanıyordu, oldukça acınası bir haldeydi. Elektrokardiyagram ve suni solunum aletlerinden gelen sesler kulak zarlarımı titretiyordu. Ayakları ve kolları oldukları yere sabitlenmişti, yüzü morluklar içerisindeydi, ve serum kollarının birini morartmıştı.

Hastanede bildiğim birinin yalnız ve yaralı vücudunu görmek beni neredeyse gözyaşlarına boğumuştu. Ama ağlamak isteyenin bir tek ben olmadığımı biliyordum. Onun önünde ağlamaya hakkım yoktu. Gözyaşlarımı tutup onun yüzüne baktım.

Mogi beni gördüğünde biraz şaşırmışa benziyordu. Ama tam emin değildim, çünkü yüzündeki kasları hareket ettirmemişti.

Ailesi bana bilincinin yerine geldiğini, ama şoktan dolayı henüz tek bir kelime bile söylemediğini söylemişti.

Ama Mogi ağzını açıp bütün gücüyle bana bir şey söylemeye çalıştı. Kendini zorlamamasını söyledim, ama beni aldırmadı ve yine de konuşmaya çalıştı.

“—Çok mutluyum. Hayatta kaldım.”

Onu pek iyi anlayamıyordum, ama öyle dedi gibi gelmişti bana.

Mogi bunu söyledikten sonra gözyaşlarına boğulmuştu. Ne yapacağıma dair en ufak fikrim yoktu, o yüzden gözlerimle etrafa bakındım. Yatağın yanında kirli çantası duruyordu, ve içerisinde de gümüş renginde bir şey gördüm. Ne olduğunu biliyordum, ve içgüdüsel olarak gümüş renk ile kaplı nesneyi çıkarttım. Teriyaki Burger tadında bir Umaibō’ydu, parçalara bölünmüştü ve artık yeni değildi. Düşünmeden dokunmaya devam ettikçe, birden daha fazla dayanamayıp gözyaşlarına boğuldum.

O anda niye ağlamaya başladığımı bilmiyordum. Diğer dünyada onun bana Umaibō verdiğini hatırlıyordum, ama neden öyle bir şey yaptığını hatırlayamıyordum.

Ama gözyaşlarım gerçekti.

Onun koğuştaki hastane odasına o defadan sonra birkaç defa daha ziyaret ettim. Mogi konuştuğumuzda elinden geldiği kadar neşeli davranmaya çalıştı.

“Baygınken, uzun bir rüya gördüm,” dedi Mogi bana bir defasında. Anlaşılan her şeyin bir rüya olduğuna inanıyordu.

Birden aklımdan bir düşünce geçti. Mogi o dünyada kamyon tarafından ezilme kaderinden kaçamamıştı. Ve devamlı hayatta kalışı da değişmemişti. Defalarca ezilmiş olmasına rağmen, Reddeden Sınıf’ı tek parça halinde tutan şey bu olabilirdi.

Hayatta kalmasına rağmen, belden aşağı felç kalmıştı. Arkasına aldığı bir darbe omurgasına hasar vermişti, o yüzden tam bir iyileşmenin ihtimali ümitsiz değil, tamamıyla imkansızdı.

Nasıl yanıt verebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu, o yüzden sessiz kaldım. Huzursuz edici sessizliği bozmak için Mogi şunu dedi:

“Her zaman böyle bir durumda, ölsem daha iyi olacağını düşünmüştüm. Nedenini anlıyorsun, değil mi Hoşino-? Artık iki ayağımın üzerinde yürüyemeyeceğim, ve bakkaldan küçük bir tatlı almak kadar basit bir eylem bile benim için dertsiz bir karar olmayacak. Bunu ancak başka birisinden destek alarak veya tekerlikli sandalyemi kullanarak yapabilirim. Sırf bir tatlı almak için ne zorluklar! Bu çok acımasız değil mi? Ama biraz da tuhaf. İntiharı hiç düşünmüyorum. Acaba neden? Sanırım, gerçekten, kalbimin derinliklerinden—”

—hayatta kaldığıma sevindim.

Mogi bunu blöf yaptığının, veya yalan söylediğinin en ufak bir belirtisi olmadan söyledi.

“O yüzden ben iyiyim. Okulu da bırakmayacağım. Ne kadar zaman alırsa alsın, iyileşeceğim. Artık belki sizinle aynı okulda okumam, ama pes etmeyeceğim.”

Gülümsedi ve ince pazılarını sıktı benim için.

Kabul etmesi biraz utandırıcı, ama o anda onun gözlerinin önünde gözyaşlarına boğuldum. Sevinmiştim. Onun en önemli dileğinin gerçekleştiğine sevinmiştim.

—senin için yapabileceğim bir şey var mı?

Bu soruyu ona bütün samimiyetimle sordum, çünkü ona elimden geldiğince yardım etmek istedim.

Mogi, “Teklif ettiğin için çok mutlu oldum” ile başlayıp çekinerek devam etti,

“Benim dönebileceğim bir yer ayırmanı istiyorum. Benim için bir daha var olabileceğim bir yer yapmanı istiyorum.”

—Tekrar mı? Senin için hiç yer yapmış mıydım?

“......o uzun rüyamın içerisinde yaptın.”

Bu yanıttan sonra, Mogi her nedense bakışlarını kaçırdı.



Spor salonunda yer alan açılış törenindeydim.

Müdürün tören konuşması sırasında Haruaki oflayıp poflarken aklıma bir şey geldi.

“Bu arada, Haruaki, bana bu sabah bir şey söylemek üzere değil miydin?”

“Hm? ...aa, doğru! Doğru ya! Yeni öğrenciler arasında acayip tatlı bir kız olduğu söyleniyor!”

Haruaki omuzlarıma vurdu ve bana gözünü kırptı.

“Öyleyse umurumda değil. Onun üst sınıfı olarak onunla konuşmak için hiçbir sebebim olmayacak zaten.”

“Sen aptal mısın?! Tatlı bir kızı izlemek bile tek başına mutluluktur!”

Sıradan erkeklerin böyle düşündüğüne inanmak istemiyordum.

“Ama ne zaman bu söylentiyi duydun ki? Yeni birinci sınıf öğrencilerini ilk defa bugün göreceğiz, öyle değil mi?”

“Mucizeler hiç sona erer mi! Bu Daiyan’dan gelen bilgi!”

“Daiya’nın mı?”

Haruaki’ye pek inanamadım. Daiya’nın kızlar hakkında öyle konuştuğunu hiç duymamıştım.

“Bana inanmıyorsun, değil mi? Ama Daiyan’ın bilmesinin bir sebebi var! Giriş sınavının tamamında sadece iki hata yaptığını biliyorsun, değil mi?”

“Evet. Hep okulun rekorunu kırdığı için böbürleniyor.”

“O rekor sadece bir seneden sonra kırıldı!” Haruaki dedi keyifle. Umutsuz vakaydı… ama eğlencesinin sebebini anlıyordum.

“Ehmm? Daiya’nın bu tatlı kızı bilmesi ile ne alakası var?”

“Gerçekten çok ağırsın Hoşi. Diyorum ki bu tatlı kız Daiya’nın rekorunu her konuda tam puan alarak geçti. Daiyan daha önceki rekor sahibi olduğu için, bir hoca ona söylemiş. Ayrıca öğretmen demiş ki, o kız o kadar güzeldi ki, bir yetişkin olarak bile onun etrafında telaşlı hissetmişti.”

Bu sırf abartıydı. Herhangi bir lise öğrencisinden çok daha fazla hayat tecrübesine sahipken neden telaşlı hissetsin ki?

Biz konuşurken müdürün törensel hitabı bitmişti.

Başkan mikrofonunu açtı.

“Çok teşekkürler sayın müdür. ...birinci sınıf temsilcisinin konuşmasıyla devam edelim—”

“Sonunda—herkesin bahsettiği şu fıstığı görme fırsatı!”

Anladım. En iyi öğrenci olduğu için, konuşma vermek için seçilen birinci sınıf öğrencisi oydu.

Ben bile ilgilenmeye başlamıştım, o yüzden etrafa bakındım.

“Birinci sınıfların temsilcisi—Maria Otonaşi.”

Maria—Otonaşi?

Bana son derece tanıdık gelen bir isimdi. ...hayır, hayır. Olamazdı. Maria, Aya Otonaşi diye hitap ediliyordu ne de olsa.

“Evet.”

Ama bu ses kesinlikle onundu. Maria’nın sesiydi bu.

Aa, anladım. Sonunda anlamıştım.

‘Eğer unuttuysan, şimdi hatırla. İsmim Maria.’

Hah. Demek o zaman gerçeği söylüyordu.

...ha? O zaman bunca zamandır Maria’ya ilk ismiyle mi hitap ediyordum…? OHA! OHAAAAAA!

“...neden kıpkırmızı oldun Hoşi?”

Kürsüye herkesten daha görkemli bir şekilde çıktı. Buradaki herkesten daha çok yaşamış olup, aşırı bir mevcudiyete sahipti.

Göründüğü an herkes mırıldanmaya başlamıştı.

Çok iyi bildiğim bir yüz. Benim yanımda en uzun zamandır bulunan yüz.

Yepyeni bir üniforma giyinmişti.

Evet, bu tamamen yanlıştı—onun benden küçük olacağı hiç aklıma gelmemişti.

Kürsüde dururken, Maria gözlerini gezdirdi. Gözleri benimkilerle buluştu. Ve gezinen gözleri her nedense durdu.

Ardından gülümsedi.

Vücudum anında ve tamamen donakalmıştı.

Maria benden gözlerini ayırmadan konuşmasına başladı. En gürültülü öğrenciler bile onun etkileyici sesini duyduktan sonra susmaya başladı.

“O buraya doğru bakmıyor mu? Ha siktir, belki bana âşık olmuştur?”

Haruaki espriler yapıyordu, ama Maria’nın bakışına o kadar dalmıştım ki cevap bile veremiyordum.

Sadece Maria’ya bakıyordum.

Maria sadece bana bakıyordu.

“—ve böylece, birinci sınıf konuşmamı sonlandırıyorum. Bu, birinci sınıf öğrencilerin temsilcisi, Maria Otonaşi’ydi.”

Maria kürsüden indi.

Ve tam da bunu yaptığı an, öğrenciler tekrar gürültü çıkarmaya başlamıştı. Hayır, sırf öğrenciler değildi— öğretmenlerin bile elleri ayaklarına dolaşmıştı.

Ama ben, şüphesiz, oda içerisindeki en şaşkın insandım.

Çünkü Maria asıl yerine dönmedi, onun yerine bana doğru ilerledi.

Öğrenciler otomatikman yolundan çekildiler, Maria’nın yaydığı otoriteden çekinmişlerdi. Maria bundan faydalanarak doğrudan bana ilerledi.

Aramızda dümdüz bir yol oluşturuyordu.

Aa, of ya. Hala diğer dünyadan kalan huylarından kurtulmamış mıydı? Orada tereddüt etmeden hareket etmekte sıkıntı olmayabilirdi, ama gerçek dünyada işler öyle yürümüyordu, değil mi?

Günlük hayatımın yok olmak üzere olduğunu fark etmiştim bile.

“Haha—”

Ama buna rağmen, güldüm.

Gerçekten can sıkıcıydı.

Gerçekten can sıkıcıydı, ama hayır… her nasılsa o kadar da can sıkıcı gelmiyordu.

Son olarak, önümdeki öğrenciler de kenara çekilmişti. Haruaki de yanımdan çekilmişti. Maria ile etrafımızda kimse yoktu, sanki bir fırtınanın merkezindeydik.

O geniş, açık alanda, tam önümde duruyordu.

Asla tekrar görüşeceğimizi düşünmemiştim.

Ama daha iyi düşününce, bana katılmamasının imkanı yoktu.

Ne de olsa, onun amacı bir kutu elde etmekti. Bana, O’nun hedef aldığı kişiye, yaklaşmaktan başka çaresi yoktu.

Maria gülümsedi, ve konuşmaya başladı.

“Ne kadar zaman geçerse geçsin yanında olacağım—bir zamanlar sana bu şekilde savaş ilan etmiştim, ama anlaşılan savaşımız henüz bitmemiş.”

Konuşmasını yaptıktan sonra, kendini bir defa daha tanıttı.

“Adım ‘Maria Otonaşi.’ Tanıştığımıza memnum oldum.”

Birinci sınıf öğrencisi çok içten bir şekilde başını eğdi, aynen uzun zaman önce yaptığı gibi.

Buna yanıt olarak, ben de alkışladım, aynen uzun zaman önce yaptığım gibi.

Bir kaç saniyeliğine, spor salonundaki tek ses benim alkışlarımdı.

Ardından Haruaki durumu hiç anlamadan alkışlamaya başladı. Onun alkışlarından etkilenerek, başka biri alkışlamaya başladı. Az önce olan biteni bir tek Maria ve benim bilmeme rağmen, alkışlama sesleri yükselmeye devam etti.

Muhteşem alkışlar arasında, Maria başını kaldırdı.

Ama artık gülümsemiyordu.

Ellerini sıkmış, gözlerinde parıldayan yakıcı bir irade ile önümde duruyordu.


  1. Muhtemelen Mitsuru Adachi’nin Touch (Dokunuş) adlı mangasına bir gönderme. https://en.wikipedia.org/wiki/Touch_(manga)
  2. Japon anime ve mangalarında güzel şirin saf karakterleri betimlemek için kullanılan bir tabirdir.
  3. Hastahane, tutukevi vb. kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığı veya barındığı büyük oda



Geri Git - 1. Defa Geri Dön - Ana Sayfa (Main Page) Devam Et - Yazarın Notları