Utsuro no Hako - Türkçe: 2. Cilt Açılış: Difference between revisions

From Baka-Tsuki
Jump to navigation Jump to search
LoyalBlue (talk | contribs)
mNo edit summary
Frknmll (talk | contribs)
mNo edit summary
 
Line 2: Line 2:
Sadece rüyalarımda hatırlayabildiğim bir manzara vardı etrafımda.
Sadece rüyalarımda hatırlayabildiğim bir manzara vardı etrafımda.
Bana dönük olan kişinin kim olduğunu biliyordum, ama bir <i>kutu’ya</i> sahip olmadan, burayı rüyalarım dışında kasten çağrıştıramıyordum. Hatta, bu konuşma ne zaman gerçekleştiğini bile hatırlayamıyordum.
Bana dönük olan kişinin kim olduğunu biliyordum, ama bir <i>kutu’ya</i> sahip olmadan, burayı rüyalarım dışında kendi isteğimle anımsayamıyordum. Hatta, bu konuşmanın ne zaman gerçekleştiğini bile hatırlayamıyordum.
“Hatırlıyor musun, sana <i>seni</i> birey olarak ayırt edebildiğimi söylemiştim, ırkının hiçbir ayırt edici özelliği olmamasına rağmen.”
“Hatırlıyor musun, sana <i>seni</i> birey olarak ayırt edebildiğimi söylemiştim, ırkının hiçbir ayırt edici özelliği olmamasına rağmen.”
Line 12: Line 12:
Bunların hepsi bana zırvalık<!--Semantics semantics diye bir deyim vardır ingilizcede, o yüzden anlambilimden çok saçmalık, zırvalık anlamı taşıyor galiba.--> gibi geliyordu.
Bunların hepsi bana zırvalık<!--Semantics semantics diye bir deyim vardır ingilizcede, o yüzden anlambilimden çok saçmalık, zırvalık anlamı taşıyor galiba.--> gibi geliyordu.
“İlk başta, senin bahsetmekten sıkılmadığın şu <i>günlük hayat </i>başkalarının algıladığı <i>günlük hayattan</i> farklı. <i>Günlük hayatında</i> algılarındaki kaybolanları da dahil ediyorsun, haksız mıyım? Bu, aslında, <i>günlük hayatın</i> yaygın olan tanımından farklıdır. Diğer insanlar <u>olanları olduğu gibi kabul edemezler</u>,” dedi o, yüzünde bir gülümseme. “Her insan karman çormandır, ve günlük hayatları da kendi değerleri tarafından bükülür. <i>Kutuların</i> da bu bükülmeyi başkaların üzerine zorla oluşturduğu da söylenebilir. Başkalarının <i>kutularından</i> meydana gelen <i>günlük hayatta</i> oluşan bu bükülmelere karşı hassassın—onları tiksinç buluyorsun. Haksız mıyım?”
“İlk başta, senin bahsetmekten sıkılmadığın şu <i>günlük hayat, </i>başkalarının algıladığı <i>günlük hayattan</i> farklı. <i>Günlük hayatında</i> algılarındaki kaybolanları da dahil ediyorsun, haksız mıyım? Bu, aslında, <i>günlük hayatın</i> yaygın olan tanımından farklıdır. Diğer insanlar <u>olanları olduğu gibi kabul edemezler</u>,” dedi O, yüzünde bir gülümsemeyle. “Bütün insanlar bozulmuş, ve günlük hayatları da bireysel değerleri tarafından çarpıtılmış.<!-- Bu anlama gelmiyorsa geri düzeltebilirsin --> <i>Kutuların</i> da bu çarpıklığı başkaları üzerine zorla oluşturduğu söylenebilir. Başkalarının <i>kutularından</i> meydana gelen <i>günlük hayatta</i> oluşan bu bükülmelere karşı hassassın—onları tiksinç buluyorsun. Haksız mıyım?”


Ne hakkında konuştuğuna dair gerçekten en küçük fikrim yoktu. Beni rahat bırak artık…
Ne hakkında konuştuğuna dair gerçekten en küçük fikrim yoktu. Beni rahat bırak artık…


“Bu defa, vücudun doğrudan saldırıldı, ama buna rağmen, <i>sahibin</i> değerlerinden etkilenmeden ‘kendini’ muhafaza edebildin. Bunun sebebi başkalarının yarattığı bükülmeleri sezgisel olarak fark ediyorsun. Ve bir şeyin büküldüğünü bildiğinde, doğal olarak kabul etmezsin, değil mi? Fakat, bu bükmeleri sezme kabiliyetin sıradan insanlarınkinden kat kat daha fazla, ve bu yüzden—<u>hiçbir şey kabul edemiyorsun</u>.”
“Bu defa, bedenine doğrudan saldırıldı, ama buna rağmen, <i>sahibin</i> değerlerinden etkilenmeden ‘kendini’ muhafaza edebildin. Bunun sebebi başkalarının yarattığı bozulmaları sezgisel olarak fark ediyorsun. Ve bir şeyin bozulduğunu  bildiğinde, doğal olarak kabul etmezsin, değil mi? Fakat, bu çarpıklıkları sezme kabiliyetin sıradan insanlarınkinden kat kat daha fazla, ve bu yüzden—<u>hiçbir şey kabul edemiyorsun</u>.”
Yüzümü asmaktan kendimi alıkoyamadım, ama ısrarla devam etti.
Yüzümü asmaktan kendimi alıkoyamadım, ama ısrarla devam etti.
Line 28: Line 28:
Bunu ona söylediğimde, gülüp o her daim uysal olan suratını oldukça tanıdık birininkine dönüştürdü.
Bunu ona söylediğimde, gülüp o her daim uysal olan suratını oldukça tanıdık birininkine dönüştürdü.


Kendi görünüşümü yansıtarak, O şunu söyledi:
Benim görünüşümü yansıtarak, O şunu söyledi:


“Bunu aynı şey için hoşlanmama olarak algılayabilir miyim?”
“Bunu aynı şeyden hoşlanmamamız şeklinde yorumlayabilir miyim ?”<!-- Bundan da emin değilim -->


Öyle değildi!
Öyle değildi!

Latest revision as of 14:47, 10 August 2016

Sadece rüyalarımda hatırlayabildiğim bir manzara vardı etrafımda.

Bana dönük olan kişinin kim olduğunu biliyordum, ama bir kutu’ya sahip olmadan, burayı rüyalarım dışında kendi isteğimle anımsayamıyordum. Hatta, bu konuşmanın ne zaman gerçekleştiğini bile hatırlayamıyordum.

“Hatırlıyor musun, sana seni birey olarak ayırt edebildiğimi söylemiştim, ırkının hiçbir ayırt edici özelliği olmamasına rağmen.”

Bilmiyordum. Bunu sanki daha önceden duymuş gibiydim, ama aynı zamanda da duymamış gibiydim.

“Bu defa olan biten sayesinde, seni diğerlerinden niye ayırt edebildiğimin farkında varmaya başladım. Belki şöyledir, hiçbir şeyi reddetmediğin gibi, aynı zamanda hiçbir şey de kabul etmiyorsun.”

Bunların hepsi bana zırvalık gibi geliyordu.

“İlk başta, senin bahsetmekten sıkılmadığın şu günlük hayat, başkalarının algıladığı günlük hayattan farklı. Günlük hayatında algılarındaki kaybolanları da dahil ediyorsun, haksız mıyım? Bu, aslında, günlük hayatın yaygın olan tanımından farklıdır. Diğer insanlar olanları olduğu gibi kabul edemezler,” dedi O, yüzünde bir gülümsemeyle. “Bütün insanlar bozulmuş, ve günlük hayatları da bireysel değerleri tarafından çarpıtılmış. Kutuların da bu çarpıklığı başkaları üzerine zorla oluşturduğu söylenebilir. Başkalarının kutularından meydana gelen günlük hayatta oluşan bu bükülmelere karşı hassassın—onları tiksinç buluyorsun. Haksız mıyım?”

Ne hakkında konuştuğuna dair gerçekten en küçük fikrim yoktu. Beni rahat bırak artık…

“Bu defa, bedenine doğrudan saldırıldı, ama buna rağmen, sahibin değerlerinden etkilenmeden ‘kendini’ muhafaza edebildin. Bunun sebebi başkalarının yarattığı bozulmaları sezgisel olarak fark ediyorsun. Ve bir şeyin bozulduğunu bildiğinde, doğal olarak kabul etmezsin, değil mi? Fakat, bu çarpıklıkları sezme kabiliyetin sıradan insanlarınkinden kat kat daha fazla, ve bu yüzden—hiçbir şey kabul edemiyorsun.”

Yüzümü asmaktan kendimi alıkoyamadım, ama ısrarla devam etti.

“Görüş alanın benimkine göre aşırı kısıtlı. Ama o kabiliyetler… Aa, anladım. Sen belki de… beni andırıyorsun.”

Lütfen dur.

Sen tiksinçsin.

Bunu ona söylediğimde, gülüp o her daim uysal olan suratını oldukça tanıdık birininkine dönüştürdü.

Benim görünüşümü yansıtarak, O şunu söyledi:

“Bunu aynı şeyden hoşlanmamamız şeklinde yorumlayabilir miyim ?”

Öyle değildi!

Birbirimizi hiç andırmıyoruz!


Back to Roman Çizimleri Return to Main Page Forward to 29 Nisan (Çarşamba) Şoowa Devri Anma Günü