No Game No Life - Türkçe:Cilt 6 Açılış

From Baka-Tsuki
Revision as of 11:59, 27 September 2014 by Sba (talk | contribs)
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)
Jump to navigation Jump to search

Açılış[edit]

Kısım 1[edit]

––– Benim çocukluğumda, dünyanın çok basit bir varlığı olduğunu düşünüyordum.

Her rekabet bazı araçlarla kazanılabilirdi, ve efor ortaya koymak onun ödüllerini biçmektir. Herşey mümkündür.

Bu cahil ve aptal bir çocuğun düşünüşüdür.

"Dünyaya böyle saf ve masum gözlerle bakmak...yanlış mı?"

…… Tabi ki de yanlış……

…………––––––––

Kısık bir ışıkla aydınlatılmış dar bir odada, bir çocuk satranç taşını elinde tutuyordu.

Sadece o çocuk odada idi.

Ama çocuk karnlıkların derinliklerine doğru bakıyordu, ciddi bir şekilde orada biri olup olmadığını düşünüyordu.

–––– Ne oyun ama... Son yaptığım analizlerden, bu sadece bir şaka bazı çocukların yaptığı.

Çocuk odada yalnızdı. En güçlü kesin hamleyi düşünürken, elindeki taşı tahtaya koydu.

Onun düşünce tarzı daha yeni duygulanmış bir bebeğinki kadar sabitti.

Odanın dışı korku ve endişe ile doluydu... Umutsuzluk yarının belirsizliğinden üretiliyordu, ki buda geceyi daha da soğuk yapıyordu.

Sadece odanın içi farklı bir dünya gibiydi. Normların aksine, kasvetli odanın garip bir sıcaklığı vardı.

Çocuk derin düşüncelere dalarken elinde taşı tutuyordu.

––– Bir kere biri olgunlaştığında, doğal olarak kendini oyunlardan uzaklaştıracaktı.

Neden böyle ki? Onların modası mı geçiyor?

Ya da dünya o kadar basit mi ki hiç oyun oynan mıyor?

Sebep ne olursa olsun, bir kere biri büyüdü mü, doğal olarak kendini oyunlardan uzaklaştırıyor.

Ama çocuk daha önce hiç böyle bir şeyi düşünmemişti.

O taşı tekrar tahtaya koydu sadece dikkatli bir gözlem yaptıktan sonra.

––– Kendi kendine tek başına, o durmadan oyun oynayan bir çocuktu.

Hatta çevresinde ki insanlar büyükçe ona garip gözlerle bakmaya devam etse bile, çocuk oynamaya devam etti.

Bunun sebebi çünkü çocuk bu bakışların ardındaki anlamı anlamıyordu.

Ve ayrıca çünkü [onu rakibi] gözlerini kapattığı sürece karanlıkta belirebilirdi.

[O] çocukla neredeyse aynı yaşta idi, ve benzer kıyafetler giyiyordu... korkusuz bir gülümseme yüzünde uçuşuyordu.

––– ‘[O] çok güçlü’ çocuğun düşündüğü şeydi bu.

[O] bir sonraki hamlede her zaman çocuktan daha iyi idi, ve sonra sonuç her zaman belli idi ––– kesin bir yenilgi.

Çocuk tabi ki de bunu bekliyordu. Sanki en başından beri bir defa bile yenememiş gibi görünüyordu.

Bu ––– [Ona] karşı savaşmak ––– çocuğu kıyaslanamayacak kadar mutlu etti.

Onun etrafındaki insanlar çocuğu her zaman kendi ile baş başa gibi görebilirlerdi, ama çocuğun gözlerinde, orada salında iki insan vardı, ve başka bir şey değil.

Derin karanlıklarda, o kelimesizdi ve sessizdi.

O sadece ona üstün gelecek diğer hamlesinin özlemini duyuyordu.

––– Daha doğru bir hamle... Daha harika bir taktik! Daha derin stratejiler!!'

[O] derin karanlıklar içinde çocukla yüz yüze geldiğinde mutluca haykırıyordu. Çocuk aynı şekilde korkusuzca gülümsüyordu.

…… Çocuk burda hiç bir şeyin yanlış olmadığını hissetti, diğer insanların gözünde yalnız bile olsa.

Dünya saf ve basitti. Eğer kazanamazsan, kaybedersin. Aksi takdirde, bu bir beraberliktir ve başka bir şey değil.

Sonra, sonuca göre ––– her zaman bu bir yenilgi bile olsa ––– çocuk her zaman bir sonraki zaferini nasıl kazanacağını düşünüyor olurdu.

Bu [çocuğun dünyası idi].

Ama [dünya] acımasızca onun [kişisel dünyasını] yağmalıyordu.

… Aniden, karanlık oda parlak bir ışıkla aydınlandı. Çocuk camdan dışarı baktı.

O kızıl bir manzara olmalıydı, ama gecenin karanlık gökyüzü şimdi parlak ışık tarafından mühürlenmişti.

Çocuk ailesine karşı haykırdı, odaya dalan ailesine, ve onu kucaklarına çektiler. Onun bu komple ve mutlak karışıklığında, [onu] gördü.

Sanki cennet gibiydi ve yeryüzü o ışık direkleri tarafından bağlanıyordu.

Mavi yüze bakarak, ailesi onu tutarken ve neler olduğunu sorarken, çocuk bir anda elini uzattı.

––– Kazanan henüz anons edilmişti.

––– Çocuk aniden savaştığı tahtaya sarıldı... ve sonra...

Tekrar baktığı zaman, bir şey ki tam olarak sanki yanan bir retina ona karşı kafadan çarpmak üzereydi.

–––––––…………

––– Anladım, dünya gerçekten de asla o kadar basit bir oyun değildi.

Çocuk inanılmaz korkunç bir koku koklayarak uyandı. Sonra, çocuk sonunda gerçeği anladı.

Çocuğun kolu yakılmıştı. Annesinin tutuşundan dışarı çıkamıyordu, etrafındakilere göz gezdirdi...

Onun beş duysu sebepsizce [onun kendi dünyası] nın dekorunu ihlal ediyordu...

Onun ağzı taze kan ile doluydu. Onun burnu kömürleşmiş kokuyu fark etti. Kulakları sessiz bir boşluğu duyuyordu. Derisi kavurucu sıcaklığı hissediyordu.

Sonra, gözleri dünyanın dramatik bir şekilde değiştiğini gördü.

Yaşam varlığından bir iz bile bulamıyordu.

Moloz sonsuz ufka genişletilmişti, ve toz yerle bir olmuş yerde uçuşuyordu. Çocuk sonra gök yüzüne baktı.

Kıpkırmızı gök yüzü sanki düşecekmiş gibi görünüyordu. O dolanan uçuşları 'yok etti'.

Diğer insanları göz önünde bulundurmayan tanrıların arasında olan bencil bir savaş gibi görünüyordu.

Bu sadece 'düşmek' diye sayılamazdı.

Sadece çocuğun evinin içinde ki küçük dünyası bir iz bırakmadan yok olmuş değildi, herkesin dünyası aynı şekilde.

… Yani demek olan bu. Gerçekten, dünyada basit bir oyun yok.

Çünkü izlenecek bir kural yok... Çünkü orda bir yargı yok, orda diğerlerinin haklarını ihlal edenlere bir yaptırım yok.

Ama, bu noktada––––

Aniden, molozların tepesine dumanları yararak konan bir figür çocuğun önünde duruyordu.

Bir figür çocuğu önemsemeyen... kazara.

Figür gerçekten ve sadece kazara diğerlerinin bakışlarını fark eden.

––– Çocuk onun sahip olduğu herşeyi yok eden şeye baktı, ve düşündü.

Evet, insanlık [onların] gözünde ‘oyuncu’ olarak bile sayılmıyorlardı.

Kendisi... İnsanlığın dünyası sadece toza dönüştürülecek kolayca yok edilecek bir şeydi.

Alevlerin ve toz patlamalarının yoluyla olsada... Figür ancak bu koşullar altında bu kadar anlaşılabilir olsa da...

“…………––––––––”

Onayladıktan sonra gözleri buluştu, çocuk ona sırtını döndü, ve ilk adımı attı.

Arkasının gözlendiğini yok sayarak, uzaklara doğru ilerledi––– uzak sonsuz uzak bir lokasyona doğru, yaşamak için.

Çocuk elindeki tahtayı öyle kuvvetli kavrıyordu ki sanki kırılacak gibiydi.

O gün, çocuk [yetişkin] oldu.

Bu dünya kaostaydı, ve ona ihtiyaç yoktu. Ama, onda bir dolu fırsat vardı.

Bir sebep yoktu, ve bir plan, yani manasızdı.

Bir oda yapmak, hiç bir yerde olmayan, bir çocuğun oynaması için –––

Kısım 2[edit]

Uzun süren "savaş", göğü deldi ve dünyayı parça parça etti ve yıldızları sildi.

[Tek Tanrı'nın pozisyonu] savaştan ortaya çıkandı ––– Tüm dünyaya hüküm kesin hüküm sürme hakkı. Bu altıbin yıl önceydi...

Bu dünyada, dövüşmeden kazanan tanrı ––– Tet, [On Kural]'ı koymuştu.

Şiddet yasaklandı, tüm anlaşmazlıklar oyunla karara bağlanacaktı ––– Disboard'da, dünyanın üzerinde ki bir masada.

Ruushia katısında bir şehirde, böyle bir dünya içindeki bir kıtada.

Elcha,"Geçici Federasyon" Elchea'nın capitali,

Sadece bir kaç ay önce, şehir umutsuzluk içerisinde idi, yıkımın pençeleri iz sürüyordu içindi.

Burası Imanity'nin son şehri idi, Exceed ırklarının on altıncı sırasında.

Ama durum aniden değişti.

"Doğu Federasyonu", Werebeast'lerin ülkesi sayısız adası ile beraber,

"Oceando", deniz altı ülkesi Siren'ler ve Dhampir'lerin yaşadığı,

Ve "Avant Heim", gök yüzü ulusu Flügel'lerin içinde yaşadığı,

Yeni "Kralların" tahta çıkmasından sonra, Elchea aniden üç ülke ve dört ırkın birleştiği bir ülkenin kapitali haline geldi.

Şimdi kapitalin Merkez Bulvarı canlı ve enerjik güçle dolup taşıyordu.

Tüccarlar ve çiftçiler kaybettikleri kaynakları geri kazanmışlardı ve fazlaca yeni varlıklar elde etmişlerdi, ve ustalar şimdi yüksek talep alıyorlardı işlerinde.

Bütün herkes sanki yarışırcasına kendi ayaklarında veya araçlarıyla buraya hücum ediyordu, ve ticaretin sesi artarak devam ediyordu.

––– Bu dünyada her anlaşmazlık oyunla çözülüyordu,

Basitti, nasıl bakarsan bak.

Ama aşırı ve hızlı reform la beraber, diğer ırklar ve ülkeler oyunla zorla birleşmeye zorlanıyorlardı.

Nasıl bunu kelimelere dökersen dök, [saldırganlığın politikası]'ndan başka bir şeyin hatırlanması insanlar tarafından güçtü.

Bilginiz olsun, onlar bir hükümet kurmuşlardı ve cumhuriyet sistemi ile diğer kültürlerle birleşmişlerdi ––– özellikle kolay olan birşey değildi.

Başlangıçta, bu politik durum mutlak kaosa sürükleye bilirdi, farklı ülkeler ve ırkların arasında dipsiz mücadelelerle birlikte.

Orjinalinde, bunların olması kesindi.

Eğer [Krallar] olmasaydı –– Sora ve Shiro.

Uluslararası oyunlarda kazanmışlardı onlar –– onların [ülke topraklarını ortaya koyarak] , ve bunun başında, onlar şunu deklare etmişlerdi [kimsenin dezavantajda olmayacağı tüm ve tamamen kansız bir işgal] olacaktı.

Sokaklarda sayısız insanın birbirini geçtiği, hatta Werebeast'ler kolayca fark ediliyordu.

Bu saçma,çılgın fikir olan Exceed Irkların büyük duvarını aşarak kurulan uluslar arası federasyon kurma fikrinin meyveleri idi.

Çok yavaş olmasına rağmen, onların planı kesinlikle ilerliyordu, ve bu onun kanıtı idi.

Dünya bir devrime gidiyordu ––– tam burada, Elchea merkez olarak.

Bu tam doğmada, bazıları muhtemelen endişe hissediyordu.

Ama, aynı zamanda -- insanlar kalplerinde ışıl ışıl yanan heyecanı ve parlayan gözleri görebilirdi.

[Dünyanın devrimi] ––– onlar buna şahit oluyorlardı.

............Sonra, haydi yavaşça konumuza geri dönelim.

Daha önce belirttiğimiz gibi, Tek Tanrı [On Kural]'ı oluşturmuştu, zorla da olsa bütün anlaşmazlıkların oyunlar ile çözüleceği.

Ama Tek Tanrı olarak, Tet... ne yapardı genellikle... bu ilginç bir şey miydi?

Kesin güce yakın ve her şeyin bilgisine sahip tanrının özel yaşamı... bu özel zaman herkese anlatılacak.

Şimdi, o muhtemelen Elchea'da bir sokak arasında uzanıyordur, küçük bir Werebeast kızı tarafından bir dalla dürtülüyor.

"...Na, naa naa, öldün mü, des?"


--Tek Tanrı açlıktan sokaklarda ölmek üzereydi.


"……Yani,yani bu böyle demek…… Imanity ......hiç bir şey yenmediğinde, sonucu ölüm oluyor......"

"Werebeast'ler de aynı şekilde ölür,des. Aptal mısın,des?"

Onun gürleyen gözleri ile direk azarlandıktan sonra, Tet'in yüzü yere sıkıştı.

Siyah saçlı Werebeast kızı çöl tilkisi kulaklı, Hatsune Izuna.

Aslında Elchea da oturan Doğu Birliği'nin Büyükelçisi, o şuanda Elchea'nın iki kralının oyun arkadaşı -- hayır, onların yakın hizmetkarlarından biri.

Izuna tarafından dürtülünce, Tet bunun hakkında düşündü.

"Imanity olma" yı ilk kez deniyor olmasına rağmen, öyle görünüyor ki planı darmadağın olmuştu.

Yani, Tek Tanrı burada ne yapmayı planlıyordu?

Aslında bu sadece - zaman harcamak, çünkü Tek tanrı şimdiden "ölümün kıyısında olmaktan" sıkılmıştı.

Tek Tanrı ünvanı ile bile, bütün tünyaya uzaktan bakmak, çok uzaktan, çok sıkıcıydı.

Onun "Orjinal Oyunlar Kralı" olduğunu belirtmeye gerek yok. Oyun oynamak istediği barizdi.

Böylece, varlığı belli olmasın diye, kendini gittiği yerdeki ırkın şekline bürümüştü, ve güçlerini limitlemişti.

Az biraz dünyayı gezmek ve sonra yeterince deneyim kazanınca evine dönmek ––– Tek Tanrı, Tet'in günlük yaşantısı idi.

Bu rejimi takip ediyordu, ve ve bu sefer aniden Sora ve Shiro'nun önünde belirme fikri aklına gelmişti.

"Ben burdayım, hehe♪"

---Bunu yapmak istemişti, ama öyle görünüyor ki gideceği yere varmadan önce [ayrılması] gerekiyordu.

Imanity olmak, ve bir kaç gün uykusuz ve yemeksiz düşünmeden yürümek, sonra düşündü ki...

Imanity akılın ötesinde zayıftı.

Tet son derece etkilendi. Tek Tanrı çok kızgındı---hayır,çok açtı---,


"...................Al bunu ve ye, des."

Bunu söylerken, Izuna Tet için aldığı balığı ona uzattı.

Tet sanki bir tanrıçanın önünde duran birinin gözleri ile Izuna'ya baktı, ve sordu,

"...Y,yiyebilir miyim?"

"...Çabuk ye, des. Yoksa fikrimi değiştireceğim, des."

Bilerek gözlerini balıktan uzaklaştırıyordu, Izuna konuşurken salyaları akıyordu, ama kendini tuttu.

"...Uzak yerlere gezerken, bir şeyler yemem söylendi,des."

Tet fısıldayan Izuna'nın arkasında büyük deri çantayı gördü.

"...bu, herkes için mi?"

"...? Bu Izuna'nın kendi hakkı, herkes kendi hakkını almaya gider,des."

Yani Werebeast'ler fiziksel kabiliyetlerin yaktığı kadar kaloriye denk yemek yerler.

"Sadece bu kadar paylaşabilirim,des. Çünkü sadece bu kadar aburcubur alınıyor "300 dolarla", yani çok almadım,des."

--Tet tarafından görülünce, orda "300 altın para" ile zaten alınacak pek bir şey yoktu, ama bu düşündüğünü söylemedi.

Bir tanrıçadan hediye edilen yemeği almaya teşekkür etmeye zaten layıktı, ama----

"Ama benim teşekkürlerimi verebileceğim kadar bir şeyim yok... ah, evet—haydi bir kaç oyun oynayalım?"

Bu teklif Tet tarafından gelmişti, çiğ balığı ısıran kişi, Izuna'nın kulakları ‘piu~’ diye titredi.

'Haydi bir kaç oyun oynayalım? ––– Bunu söyleyen Tet ile yüzleşince, onun Werebeast altıncı hissi aktif oldu.

"...Sen, çok güçlüsün,des?"

"Nhuhu, aslında bu sadece bariz ilanlı, Ben hayatım boyunca sadece bir defa kaybettim♪."

"Kazanmak ve kaybetmek,kazanmak ve kaybetmek,des."

––––––…………

"Neden--Neden kazanamıyorum desu?!"

––Bir saatlik aralıksız kart oyunu ––Izuna [9 kazıp 0 kazanç].

"Ahaha~♪ Eğer o ikisine karşı kazanamıyorsa, beni yenme şansız imkansız☆"

"–––O iki kişi. Sora ve Shiro, onları tanıyor musun, des?"

...iyi gözlem. dik bir şekilde kalbinden güldü.

Önünde ki "genç azizeye" doğru bakarken,beklenmedik bir şekilde–––

"...Şöyle yapmaya ne dersin? Oyun oynarken sohbet edelim."

"...Konuşarak Izuna'nın dikkatini dağıtacaksın,des. Sora bunu her zaman yapıyor, des."

"Ahaha, bu mesele değil. Bunu yapmasam bile ––– oyunu kazanacak kişi gene de ben olurum,tabi kide ☆"

"...Yenmeliyim,kesinlikle seni yenmeliyim,des."

Bu söylendi, ona doğru baktı sanki kartlarının içini görür gibi.

"İstediğin şeyi söyleyebilirsin, des. Izuna kesinlikle kazanacak,des."

Izuna'nın bu ilanını duyunca, Tet bakışlarını uzaklara doğru çevirdi, ve bir gülümseme oldu yüzünde.

"Bence bu hikaye takip etmesi zor bir hikaye... Daha önce hiç duymadığın bir şey?"

"...... Seni duyamıyorum des."

Daha önce söylenmemiş miydi bu? –––Tet konuşurken ki gülümsemesini saklamaya çalışıyordu. "Bu da iyi. Hiç duyulmamış olmasından sebep-- zamanın başlangıcından beri söylenmemiş hikayeler bunlar.

Gerçekten, Izuna'nın görünümü onun hafızasının bir kısmı ile çakıştı.

Tek Tanrı anlatımına başladı--- çok,çok uzun zaman önce.

“……Çok sıkıcıydı, çok sıkıcıydı......bu sanki daha önce ki büyük savaş gibiydi....”