Utsuro no Hako - Türkçe: 2. Cilt Açılış

From Baka-Tsuki
Revision as of 23:51, 6 September 2015 by LoyalBlue (talk | contribs)
Jump to navigation Jump to search

Sadece rüyalarımda hatırlayabildiğim bir manzara vardı etrafımda.

Bana dönük olan kişinin kim olduğunu biliyordum, ama bir kutu’ya sahip olmadan, burayı rüyalarım dışında kasten çağrıştıramıyordum. Hatta, bu konuşma ne zaman gerçekleştiğini bile hatırlayamıyordum.

“Hatırlıyor musun, sana seni birey olarak ayırt edebildiğimi söylemiştim, ırkının hiçbir ayırt edici özelliği olmamasına rağmen.”

Bilmiyordum. Bunu sanki daha önceden duymuş gibiydim, ama aynı zamanda da duymamış gibiydim.

“Bu defa olan biten sayesinde, seni diğerlerinden niye ayırt edebildiğimin farkında varmaya başladım. Belki şöyledir, hiçbir şeyi reddetmediğin gibi, aynı zamanda hiçbir şey de kabul etmiyorsun.”

Bunların hepsi bana zırvalık gibi geliyordu.

“İlk başta, senin bahsetmekten sıkılmadığın şu günlük hayat başkalarının algıladığı günlük hayattan farklı. Günlük hayatında algılarındaki kaybolanları da dahil ediyorsun, haksız mıyım? Bu, aslında, günlük hayatın yaygın olan tanımından farklıdır. Diğer insanlar olanları olduğu gibi kabul edemezler,” dedi o, yüzünde bir gülümseme. “Her insan karman çormandır, ve günlük hayatları da kendi değerleri tarafından bükülür. Kutuların da bu bükülmeyi başkaların üzerine zorla oluşturduğu da söylenebilir. Başkalarının kutularından meydana gelen günlük hayatta oluşan bu bükülmelere karşı hassassın—onları tiksinç buluyorsun. Haksız mıyım?”

Ne hakkında konuştuğuna dair gerçekten en küçük fikrim yoktu. Beni rahat bırak artık…

“Bu defa, vücudun doğrudan saldırıldı, ama buna rağmen, sahibin değerlerinden etkilenmeden ‘kendini’ muhafaza edebildin. Bunun sebebi başkalarının yarattığı bükülmeleri sezgisel olarak fark ediyorsun. Ve bir şeyin büküldüğünü bildiğinde, doğal olarak kabul etmezsin, değil mi? Fakat, bu bükmeleri sezme kabiliyetin sıradan insanlarınkinden kat kat daha fazla, ve bu yüzden—hiçbir şey kabul edemiyorsun.”

Yüzümü asmaktan kendimi alıkoyamadım, ama ısrarla devam etti.

“Görüş alanın benimkine göre aşırı kısıtlı. Ama o kabiliyetler… Aa, anladım. Sen belki de… beni andırıyorsun.”

Lütfen dur.

Sen tiksinçsin.

Bunu ona söylediğimde, gülüp o her daim uysal olan suratını oldukça tanıdık birininkine dönüştürdü.

Kendi görünüşümü yansıtarak, O şunu söyledi:

“Bunu aynı şey için hoşlanmama olarak algılayabilir miyim?”

Öyle değildi!

Birbirimizi hiç andırmıyoruz!


Back to Roman Çizimleri Return to Main Page Forward to 29 Nisan (Çarşamba)