No Game No Life - Türkçe:Cilt 5 Bölüm 3

From Baka-Tsuki
Jump to navigation Jump to search

Bölüm 3: Öğren[edit]

Kısım 1[edit]

(…Yanıldım.)

Nasıl oldu da bunu tahmin edemedi - Sashimi hazırlamak için gereken alışverişi yapmaya gittiler, aynen söz verdiği gibi, ve Steph Izuna'yı şehre getirdi, ama bu dikkatsizliği ile aşırı suçlu hissetti kendini.

Korku, nefret dolu bakışlar, hakaretli ithamlar - bu tür olumsuz duygular Steph' in yanında yürüyen Izuna' nın üstüne yağıyordu.

Werebeast hisleri ile farkına varmaması imkansızdı.

「Federasyon」da olmamıza rağmen, gerçekten de farklı ırkları kabul etmek o kadar kolay değil, ama yinede...)

Aklında çok net bir görüntü vardı.

Elkianlar için, Izuna yani Werebeast' lerin işgalci ve zorba oldukları doğru idi.

Ancak bu 「On Kural」 dan ötürüydü.

Bütün dertleri ve acı çekmeleri aslında Imanity' nin bir oyunu kaybetmelerinden dolayı idi.

Her iki tarafın anlaştığı bir sonuç yüzünden nefret olsaydı, bu onların sadece kaybetmeyi hazmedemeyen oldukları anlamına gelirdi -


“Neden Steph-kou Izuna'dan nefret etmiyor,des?”

“Ne -?”

“…Izuna sizin topraklarınızı aldı,des ;bundan dolayı benden nefret etmen gayet doğal,des; hem Izuna büyük babana aptal kral denmesine sebep oldu,des ; şimdi neden benden nefret etmiyorsun,des?”

Izuna Steph' e doğru baktı ve sordu, ve elini tuttuğu Speth' in elleri bir an için dondu.

Nasıl bu kadar kaba olabilir - Steph kendi duyarsızlığına sinirlendi.

Izuna çok akıllıydı.

O Sora ve Shiro ile karşılaşmıştı, eşdeğer bir şekilde - Imanity ve Werebeast' lerin kaderi onun sırtındaydı, ve bir çok sorumlulukla beraber.

- Bir önceki kralın kütüphanesinde hiçbir şey okumamış olamazdı.

Yaptığı hareketlerin Imanity üzerindeki etkileri, ve bundan sonra nasıl muamele göreceği, o çoktan tahmin etmişti ve bunları kabullenmişti, ve bunu fark etmeyen tek kişi -

(Yine benim…)

Geriye bakınca, Steph uyandığından beri - buda demek oluyor ki Izunan' ın Imanity dilini öğrendikten sonra, Steph uyurken üstünü ceketle örtmüştü, onunda tavırlarında büyük değişiklikler olmuştu.

Neden tavırlarının değiştiğini anlayamadı ki - Steph bir kez daha kendine sinirlendi, buna rağmen o genç kızın tedirgin ifadesine bakarak başını salladı.

Soru sorduğundan beri - cevaplamak yükümlülüğünde idi.

Bu şekilde sokaklarda yürümek, bütün bu nefret dolu bakışlarla yüzleşmek.

Belkide Izuna, Steph 'inde ondan nefret edip etmeyeceğini merak etmeye başlayabilir - bir an önce bu hayal bile edilemeyen düşünceleri kafasından atması gerekiyordu.

(Evet...bu doğru, normal bir şekilde konuşmak...)

Eğer onlar Steph'in sevgili büyük babasını aşağılayan soylulara kızgındıysalar, buna sebep olan şeyden de nefret ediyor olmalıydılar, Doğu Federasyonu – Steph bilmiyordu. Ve buna rağmen neden olduğunu bilmiyordu - Ve pozitif bir şekilde böyle olmadığını onaylıyordu.

Aniden Steph'in ağzında bir gülümseme belirdi.

“Neden? Bende bilmiyorum ki ♪”

“Steph-kou aptal mı, des.”

“Heh, belki, ama – bence o şekilde değil.”

Steph Izuna'nın koca gözlerine bakarken söyledi.

- O şaşırtıcı derecede açık kulakları ve kuyruğu olan, sipsiyah saçlara sahip genç hatta Shiro'dan bile genç biriydi.

Neredeyse eşit standartlarda 『  』 ile karşılaşan, sırtında dünyanın üçüncü büyük ülkesinin emirleri olan - sınırsız bir potansiyele sahipti.

Akıllıydı, çalışkandı, saftı ve yumuşak başlıydı, çarpıcı derecede olgun oldu aynı zamanda zekiydi.

Steph neşeli şekilde ona doğru gülümsedi, ve dahada geniş gülümsemeye başladı.

“Çünkü Izuna iyi bir çocuk,ve aynı zamanda çok da tatlı.”

Steph aklındakini söyledi, böyle düşünmek duygularını açıklamanın en kolay yoluydu.

Izuna şok içinde gözlerini kocaman açtı, sonra saçları ucunda durdu ve ifadesizce bakışlarını kaçırdı.

Kafasını öne eğdi, Steph'in yüzünü görmesine müsaade etmeden kısık sesle:

“Steph-kou tam bir aptal,des.”

- Böyle söylemesine rağmen Steph' in elini daha sıkı kavradı.

Steph birazcık acı bir şekilde Izuna'nın tavrına gülümsedi, ve tamda bir adım daha atmak üzereyken -

“Ah~ bu Izuna!”

İkiside kükreme gibi gelen bu sesi duyunca arkasına döndü.

Birkaç figür kalabalığı yararak onlara doğru geliyordu - bunlar küçük çocuklar.ere young kids.

“N-ne -!?”

Steph daha şoku üstünden atamadan, çocuklar etraflarını sardı.

Bağıra çağıra tezahürat yapmaya başladıktan sonra.

“Bu Izuna! Müthiş! Gerçekten de bu o!”

“Hey, Izuna, hadi kapışalım! Gerçekten güçlüsün di mi?”

“Sizi aptallar, aptal geri zekalılar , gelmek için yetişkinlere ihtiyacınız var, kel maymunlar!”

“Sizde kimsiniz…des?”

Aşırı kalabalık çocuklardan kafası karışan Izuna sordu.

Steph çocukları nasıl durduracağını düşünürken - aniden, fark etti ki kalabalığın arasında hayvan kulakları ve kuyruğu olan - Werebeasts' ler vardı içlerinde, hiç durmadan sordu:

“Napıyorsunuz hepiniz burda?”

“Oyunuyoruz! Hep birlikte!”

Çocuklardan biri - bir çift tilki gibi kulakları olan daha yeni konuşmayı öğrenen genç bir kız cevapladı.

“Siz…Arkadaş mısınız? Werebeast çocuklarıyla bile?”

“Tabi ki de!”

Steph kafası karışık sordu, tilki kulaklı kızında kafası karışık başını hafifçe öne eğerek.

Ve yanındaki Imanity çocuğu mutlu bir şekilde dedi ki:

“- Biz oyun oynayarak arkadaş olduk!”

Bu basit bi o kadarda saf cümleyi duyduktan sonra...

Steph inanılmaz bir şekilde duygusallaştı.

Bu sırada, çocuklar hala Izuna' nın üzerine çullanıyorlardı.

“ Hadi bir gösteri yapalım, Ben kesinlikle~ size kaybetmiyeceğim!”

“…Ben acıktım,des. Balık almaya gidiyoruz,des. Çok meşgulum, des.”

Izuna sabırsızlıkla bi yandan elbisesini onunla oyun oynamak için çekiştiren genç çocuğa baktı ve dedi ki -

“… Sizi bir daha ki sefere çok feci yeneceğim,des.”

Izuna'nın ağzı gülümseme ile kıvrıldı.

Bunu duyan çocuk pis bir şekilde yumruğunu havaya kaldırıp sevinçle bağırdı.

“Bu harika! O zaman bu bir söz! Izuna! Sözünü tutsan iyi olur!”

“Size dedim yetişkinlere de ihtiyacımız var, sizi aptallar - Izuna-sama, Özür dilerim.”

İşte böyle, bir gurup çocuk geldikleri gibi hızla gözden kayboldular.

Bütün bu kargaşa bittikten sonra bile, Steph'in içinde ki kızgın duygular dinmedi, ve sanki kalpteki ateşin külleri gibi kaldı.

“Heh…cevap sadece böyle çıktı…”

…Aralarındaki atmosfer daha onlar farkına varmadan karmaşıklaşmıştı.

Belki çok erken...

Ama yakın gelecekte, ne zaman bu çocuklar yetişkin olur... Irkların birbirine düşman olduğu gerçeği bir şakadan ibaret olur.

Steph içine ki bu umutla gülümsedi.

“Öyle her zaman oyun oynayamıyoruz - Eminim bu şekilde daha eğlenceli olur.”

“…Steph-kou, en nihayetinde aptal değilsin, des. Muhtemelen gayet zekisin, des.”

Steph bu kelimeleri duyduktan sonra sanki bir tanrı görmüş gibi oldu.

“Ah, Izuna! Bana aptal demeyen bir tek sen varsın!!”

“…Ama öyle gibi davranıyorsun, des.”

Steph göz yaşları içinde ona sarılırken Izuna acı bir şekilde gülümsedi.

- Dünya değişebilir,değişiyordu,ve değişmeye devam edecek.

Eğer değişmiyormuş gibi hissediyorsan - bunun anlamı - sadece sen dikkat etmiyorsundur. -

Kısım 2[edit]

Etraflarında ki dünya tamamen değişmişti.

“Vaaaaaahhh, bu da ne!?”

Sora ve diğerleri bir yandan gecenin gökyüzünde uçarken patlamanın ve şiddetli rüzgarın etkisiyle bağırdılar.

Ama buna kıyasla - Yaşananlardan sonra içlerinde en yüksek sesle çığlık atan Plum idi.

“N-Neler oluyor!? Bu Ruh gücü – Flügel için bile imkansız!?”

Enerji patlaması o kadar güçlüydü ki atkı kılığındaki Plum bile hissede biliyordu, ve korku içinde titredi.

Büyü kullanın biri ise, bunu gördükten sonra anormal hissederdi - bu güç yeri titretti, bu güç tamamen farklı bir boyuttandı, kendi isteği ile dünyayı büküyordu, sahneyi zor kullanarak değiştiriyordu – hayır, tamamen tekrar boyuyordu.

“Ah~ Plum, durum o kadar kötü mü?”

Onlara 「Sahne Değiştirme」yi yasaklamamışlardı... Bunu aklında tutarak sordu, Plum inilti ile cevapladı:

“Bu o kadar da kötü değil -!! B-Bu güç Old Dei nin gücü, eğer öyle değilse –“

Cümlesinin daha yarısındayken - nereye uçtuklarını hatırlayıp aniden durdu.

- The Phantasma, 「Onaltı Irk」 içinde ikinci olan - Avant Heim…

“…Anlamıyorum, Biz onu idrak edemeyiz.”

- Azrael ince havada süzülüyordu.

Yüzünde o meleksi ifade artık yoktu, mükemmel - aşırı harika gülümseme.

「Yaklaşan Ölüm」ün hissi, Flügel' in gözlerini diktiği zaman tecrübe edebileceği tarzdan olamasına bile gerek yoktu…hayır…

Sora vücudunda damlayan soğuk terleri hissetti, ve pis bir gülümseme attı, aşırı fazla bir güçle karşılaştığı için - hiç bir şey hissedemiyordu.

Bir güç, hayal bile edilemeyen, bir güç Sora ve Shiro'nun tüylerini diken diken ve delik deşik yapan.

Azrael’in varlığı göründüğünde - yavaşça konuştu :

“「Son Takım」- biz sizin ne tür ideallere sahip olduğunuzu anlayamayız.”

Boş ve duygusuz bir ses tonu ile konuştu:

“- Bu nedenle, Cevabı direk bize bağışlamanızı istiyoruz.”

「Varlık」 sahnenin durulduğunu belli etmişti. Sora ve Shiro bu olaylar karşısında kelimesiz kalmışlardı.

Kırılan gökyüzü kan kırmızısına boyanmıştı, kum taneleri bile stratosfere ulaşmıştı, toprak parçaları ufukta dizilmişti.

Gökyüzü ve toprak parçalanmıştı, denizler kuruydu - heryerde ölüm vardı.

Sayısız taş parçacıkları etraflarında uçuşuyordu - dünya üzerinde kalan.

Oyuna katılan Flügel, ve tehditkar bir aura yayan sayısız savaş gemileri belirdi, esrarlı bir şekil almış uçak filosu gibi -

“N-nedir bu gerçekten?”

Sora şoku üstünden atıp sordu, ne yazık ki ne Shiro ne de Plum cevap verebilirdi.

Flügel hala havada uçuyordu - yüzlerinde acı dolu bir ifade vardı, tanıdık gelen bu görünüş ile bu acı dolu duygusal sahne gözleri önünde gerçekleşiyordu.

- Altı bin yıl önce - 「Büyük Savaş」ın son sahnesinde.

Old Deus, Flügel'in yaratıcısı,「Hava Saldırısı」 nın birleşen enerjisini toplamıştı, ve bir atışta hepsini serbest bırakmıştı.

Ve dünyaya çarpan bu atış, gökyüzünü yarmış ve hatta gezegenleri ve yıldızları yok etmişti - bu gerçekten de 「İlahi Vuruş」tu.

Onlar bu vuruştan sonra ayakta kalmışlardı, ve Azrael arkasındaki ilahi güç ile konuştu:

“- Daha önce dövüştük, ve kaybettik.”

Ve bu kıyamet dünyasının arkasında - uğursuz büyük bir parça - bir kara parçası göründü.

Avant Heim' ın 「Büyük Savaş」tan önceki görünümü olabilir miydi.

Bu kaça kara tabakası sanki uçan bir balina gibiydi - ve bu uçan kale taşlardan değil onun yerine sayısız toptan yapılmış ve öldürme niyetiyle bakan bir çift mavi göze sahipti.

“- Efendimiz en güçlü vuruşunu serbest bıraktı - lakin bu 「Ona Geri Yansıdı」, ve biz tamamen bozguna uğradık, işte bu şekilde efendimiz öldü.”

- Ne değişti Jibril?

“Neden kaybettik? Neden Efendimizi kaybettik? Biz neden sağ kaldık? Neden –“

- Ona ne verildide hayatta kalma sebebimizi keşfedebildi?

Plum, bu şiddetli sorgulama olurken bilincini çılgınca açık tutmaya çalışıyordu -

“Neden hayatta kaldık,Efendisi ölü boş bir silah gibi? Cevap ver bana –“

“”- 「野砲 (ヤホウ yahou) 」-“” [1]

Yıldırım gibi bir ışık Azrael'in göğsünü delerek çıktı.

Bir andan, bir ışık parıltısı geceyi aydınlattı, ve atmosferi bile titreten muazzam bir patlama oluştu.

“…Huh?”

Plum ahmakça bir hırıltı çıkarttı, ve cevapladı -

“Sen! Çok! Fazla! Konuştun! Diyaloglar kırk kelime arasında kalmalı, yoksa metinleri geçecek bir ayarlama eklemen gerekir!”

“…Sakın küçümseme…sabırsız...bir STG oyuncusunu…” [2]

Sora ve Shiro sabırsızca ağızlarından kaçırdı –

Ne zamanki karaya ayak bastılar ve 「Kelime Ruhunu」 birleştirdiler - metal bir direği sıkıca tutuyorlardı.

Plum bilmiyordu…hayır, daha doğru konuşmak gerekirse onlara bakmıyordu.

İkisi üç karakter kullanmıştı, beş-milimetrelik Obüs(Havan Topu) oluşturmak için ki ateşlemişlerdi ve kurşunu serbest bırakmışlardı, kurşun ses hızından bile daha hızlı gidiyordu, Azrael'i parçalarken, onbeş pauntluk B Bileşimi içeren kuruşun saniyede sekiz bin parçayı jet hızında onun vücudunu parçalarken, dumana dönüştü ve dağıldı – [3]

“- Huh~~ NE YAPIYORSUN!?”

Plum ne olduğunu anladığında feryat ediyordu, bu sırada ikisi ona bakarak cevapladı: "Diyaloğu geçiyoruz."

“…Bu adam vicdansız..iğrenç...”

“S-s-sen biliyor musun kimdi o? O –“

“Tabiki de, Azrael di – ve Phantasma Avant Heim, dimi?”

“…H-huh?”

Sora sighed impatiently, shook his head and continued:

“Azrael Flügel lerin içinde farklı bir forma sahip, onun boynuzları var, şimdi düşünüyorumda bu yüzdan - esasını konuşmak gerekirse o Phantasma Avant Heim ın tam temsilcisi, bütün detayları bilmememe rağmen.”

“…Bunun anlamı…Azrael aynı…bir Phantasma…”

Plum' ın aksine bu ikisi durumu tamamı ile çözmüşlerdi, ve sıkılmış bir tarzda konuştular:

“…Jibril daha önce söylemişti, Phantasma Avant Heim tamamen farklı bir dünya.”

Sora, vardıklarında, onun yaptığı açıklamayı tekrar hatırlattı, ve devam etti:

“Sahneyi değiştirmenin anlamı bütün dünyayı değiştirmektir, ama eğer kendi kendine bağımsız bir dünya ise, dışarıdaki dünyayı tamamen etkileyeceğini düşünmüyorum. Bunun anlamı – kendi dünyasını değiştiriyor (Avant Heim içinde), ama bunlar olurken Avant Heim'ın「En Tepesinde」 ki kişi önümüzde beliriyor, şöylede denebilir, o bir illüzyondu.”

- Ona zarar verdikleri onun bir illüzyon olduğu gerçeğini ispatlıyordu, eğer gerçekten o olsaydı 「On Kural」ona dokunmalarına izin vermezdi.

“…Peki…Plum…işte soru…”

Neden mutlu görünüyorlar?Plum anlamışa benzemiyordu.

Sora ve Shiro gerçekten aşırı mutluydular, Sora devam ederken:

“Sahne büyük ölçüde değişti, son silahları belirmiş bir çeşit kaleye benzeyen sahne belirdi önümüzde, ve biz bir çeşit son adamın uzun konuşmasını dinledik- ve 「Saat」e göre bize ayrılmış süre sadece -?”

“…dokuz dakika ve kırk-dört saniye kaldı.”

“Bu ne anlama geliyor olabilir? Şimdi cevaplaya bilirsin!”

- Plum, Sora ve Shiro'nun öteki dünyadan elde ettikleri bilgilere sahip değildi, bu yüzden gayet iddialı bir soruydu onun için

Ama – yaklaşan şeyi gördüğünde.

Yüzündeki umutsuz ifade ile , şans eseri – 「Doğru Cevap」ı söyledi.

“…Bunun anlamı SON mu ?”

“Huh? Tahmin edebileceğini hiç düşünmemiştim.”

Büyük, The huge, şiddetli 「Kör Eden Işık」 Avant Heim dan ateşlendi…

Sora ve Shiro sıkıca birbirlerinin ellerini tuttu ve gülümseyerek dedi ki:

“Aslında bu son「Son Sahne」- bitiş yakın!”

“…Zirve sahnesi…büyük performans…♪”

İkiside yere ayak bastı, kanatlarını çırptı, arkalarında 「Hızlanma」 dan ötürü büyük patlama sesini geride bıraktılar, sonra kör eden ışığa doğru uçarken gülümsediler.

“NASIL OLURDA BÖYLE BİR DURUMDA HALA GÜLEBİLİYORSUNUUUUUUUUZZZZZZZ!!”

Avant Heim dan yayılan demet demet ışığa doğru inanılmaz hızla ilerlediler.

- Onlar sayıca üstün, Flügel in ateşlediği 「Kör Eden Işık」 daki ışıklar izleme kabiliyetine sahip değildiler,böylece rakiplerini ezmek için sadece sayılarına ve hızlarına güveniyorlardı - pis bir şekilde gülümsediler.

“Shiro, perdenin modelini çözebildin mi?”

“…Neredeyse…Nii?”

“Biliyorsun değil mi? I’m the kind that - 「Saf tutkuyla sıyrılan」 lardanım!”

Sora kanatlarını bir kez daha çırptı, Shiro terettüt etmeden onun atışlarına göre çırparken.

Onlar sanki hava dansçıları gibiydiler, bir tınıda onlara doğru yaklaşan sayısız ışık ışını yaklaşırken, doğal davranıyorlardı –

“Touhou kıyasla bu gerçekten beni esnetiyor, gerçekten Jibril'e güvenebilir miyiz?” [4]

“…Eğer son adamları bu şekilde ise...güvenemeyiz...Flügel'ler...baş etmesi zorlar.”

Plum'ın kavrayamadığı bir şekilde çabucak ışık demetlerinden sıyrıldılar.

Sora ve Shiro bile ellerine baktılar ışıklardan sıyrıldıklarına emin olmak için.

“…Toplamda「kırk*altı karakter」.”

“…Bizim topladığımız 「kırk karakter」…”

“Kullandığımız「yirmi-iki」?”

Sora'nın bileğinde ki karakterler - タ(ta)•シ(si)•テ(te)•キ(ki)•ル(ru)•エ(e)•イ(i)•ツ(tsu)•へ(he)-

Shiro'nun bileğinde ki karakterler - レ(re)•ヨ(yo)•セ(se)•二(ni)•フ(fu)•ノ(no)•ン(n)•リ(ri)•コ(ko) -

Yeteri kadar stok yapmışlardı, ama bunun yerine Sora dedi ki:

“Hmm~ ハ(ha)、コ(ko)、ミ(mi)、ヲ(wo)、チ(chi)、ヒ(hi)…bu altı tanesini alamadık.”

“…Ama biz…kozumuz var.”

Shiro yeterisinden fazlasına sahip olduklarını ima etti.

“- Daha önce söylemiştim, onun üzerinde kullanacağım 「Kelime Ruhunu」 çözdüğümü, bundan ötürü üç tane eksiğiz.”

“…Bu şartlar altında…karakterleri toplamak…imkansız…”

Onların dalga gibi yağan ışıklardan sıyrılmış olmaları zaten Plum'ın idrakının ötesindeydi.

Ama Flügel ile bu şartlar altında karşılaşıyorlarsa, bu onlar için bile imkansızdı.

“…Böyle devam edemeyiz, Shiro, Üzgünüm, ama kozumuzu kullanmalıyız.”

“…Nii, ne kadar karaktere ihtiyacın var?”

“On dört.”

Shiro gözlerini kocaman açtı, ki bu çok nadir rastlanan bir durumdu, abisinin niyetini anlamak için onun yüzünü dikkatlice inceledi.

“Ondört, bu en az ihtiyacımız olan, ama ne yazık ki üç tanesi eksik.”

Lakin Sora' nın yüzünde - saf bir ciddiyet ifadesi vardı.

- On dört karaktere ihtiyaç olan 「Kelime Ruhu」?

「Koz」 Shiro'nun bahsettiği – büyük ihtimalle bir 「Kelime Ruhu」 ki onları büyük bir felaket verecek.

Bir defaya mahsus kullanılmasına rağmen - gerçekten de son hamle olarak kullanılmalı. Ama ne var ki -

“…Mm, Anladım…”

Kardeşi 「İhtiyaç」 dediğinden beri, bunun anlamı 「Ona risk ne olursa olsun ihtiyaçları var」, böylece Shiro kafasıyla onayladı.

Abisinin gerçek niyetini anlamasının bir imkanı olmadığına göre, ki bu abisinin haklı olduğu anlamına gelirdi - işte hepsi bu kadardı - !

- Sora'nın sol eli ve Shiro'nun sağ eli, birbirlerine kenetli bu eller – dört karakter kaydı ve düştü ellerinden.

Bundan sonra - Sora onları ayarlayarak bir 「Kelime Ruhu」 yapıtı.

Elini yükseğe kaldırdı, ve –

“-「切断 (セツダン setsudan) 」- !!” [5]

Kolunu şiddetle yatay bir şekilde savurdu - ve bir anda...

Avant Heim'ın semalarında gezip duran sonsuz ışık demeti aniden sanki görünmez bir kılıçla ikiye bölündü.

- Hayal dünyasını gerçekleştirmek bu oyunun kuralı idi, bunlar 「Kelime Ruhları」 idi.

「Bariyer」 ve 「Kesme」 gerçekten de bu iki kelime söylendiği takdirde kolayca gerçekleşiyor muydu.

Saldıran her şeye gücü yeten bir kelime,saldırma, savunma, ve hatta aynı anda her ikisinide, her türlü durumla karşılaşabilen bir kelime - bu onların kozuydu.

Aynı zamanda önemi ve kullanılışlılığı, bu kelimenin 「ン (n) 」, kelime oyunlarında genel bir bilgiydi.

Şartlar onları bu her şeye gücü yeten 「Kelime Ruhu」 nu kullanmaya zorlamıştı - Sora'nın planlarına göre -

- Ondan önceki herşey kötü bir şaka gibiydi - 「İkiye Böl」.

Uzay, manzara, her şey.. Avant Heim'ın kendisi dahil ikiye bölünmüştü - toplar bile.

- Bundan sonra? Tam da Plum sormak üzereydi ki, Sora ve Shiro - hız kestiler.

“- Huh!?”

Plum şaşkınlıkla haykırdı, ufalanmış topraklar ve bölünmüş perdeler arasında, Flügel yaklaşıyordu.

“…Nii…geliyorlar.”

“…onsekiz– düşündüğümden fazla, kaç tanesi karaktere sahip?”

“…Altı…hepsi hazır…ama…”

- Gerçek soru nasıl hepsini toparlayacaklardı?

Kesme yi kullandıklarından ötürü, sadece 「Ondört Karakter」 kalmıştı; ve Sora'nın dediğine göre, son 「Ondört」 zaten ayrılmıştı.

Hem o demişti ki, toplayamadıkları 「Altı」 tanesinden, 「Üç」 tanesi önemli idi.

Hepsini toplasalar bile, sadece kalan üç taneyi kullanabileceklerdi, ve şimdi kullanabilecekleri sadece 「Üç」 tanesi idi.

“- Peki, bu bizim son kozumuz, hadi gidelim, Shiro!”

Bunu söyledikten sonra, ikiside ters salto yaptılar ve yere kondular dua eder bir şekilde - onlara karşı gelen Flügel lere karşı -

Tam kanatlarını çırpacaklardı ki, ama -

“- H-huh?”

Plum şaşkınlıkla ağladı, hayır, Sora ve Shiro da aynı şekilde hissettiler.

Çünkü onlara doğru gelen Flügel, onlardan hemen önce - durdular.

İçlerinden bir tanesi saygı değer bir şekilde başını öne doğru eğdi aynı Jibril'i yendiklerinde onun yaptığı gibi.

“İkiniz buna ihtiyaç duyuyorsunuz değil mi?”

…Bunu söylemesi ile birlikte, göğsündeki yazıyı 「ハ (ha) 」 avuçladı.

Sanki taklit eder gibi, beş tane daha karakter onlarda belirdi.

Sora ve Shiro'nun kafası karışmıştı sanki onların niyetini anlamamış gibiydiler, Flügel basitçe gülümsedi ve dedi ki:

“Çünkü biz yeteri kadar eğlendik –“

“Dürüst olmak gerekirse el sıkışamamış olmamız, imza alamamış olmamız, çıkamamamış olmamız ve yatıya kalamamış olmamız gerçekten çok üzücü~!”

“Ama ikinizle oyun oynama şansına eriştiğimizden beri, hepiniz tatmin olduk ♪”

“- Dolayısıyla, lütfen.”

Son sözü duydular –

“Hepimiz Azrael-neesan 'ı size bırakıyoruz, yakın zamanda – gelecekteki Efendilerimiz.”

- Sonunda…

Sora ve Shiro Jibril'in oyun içine yerleştirdiği tuzağı anlamışlardı.

Sesli bir şekilde karakterleri çağırırken ellerini sıkıcı gerginleştirler.

“…Hahah, Jibril’in kolunda bir kaç hile daha oldu şimdi!”

“…Jibril…omega iyi iş…♪”

Sora ve Shiro kışkırtarak söyledi, ve son altı karaktere dokundu.

“…U-um, neler oluyor burada?”

Plum sordu, hiç bir şey anlamamış biri olarak, Flügel gülerek cevaplarken.

“Unuttun mu, küçük böcek, bizler –“

“Bizler Flügel' iz, ve aynı zamanda kardeşimiz Azreal in komutasındayız.”

“Ama bundan da fazlası biz Sora-sama ve Shiro-sama'nın büyük hayranlarıyız!”

Hepsi gülüyordu - Plum'ı merhametsizce kelimeler ile ezerken.

Sora ve Shiro onları gönderirken pis bir gülümseme attı, ve bir kez daha – kanatlarını çırptılar ve hızlandılar.

İkiye bölünmüş Avant Heim ın üzerine doğru uçtular - Azrael 'in olduğu yere doğru.

Kısım 3[edit]

“…Öyle görünüyor ki diğerleri de anladı…hala bana sen özelsin mi diyeceksin?”

Jibril bunu söylerken pis pis sırıtıyordu.

Azrael hala duygusuz bir şekildeydi, maskesinin altında azap ve acı olmasına rağmen.

- Buda neydi? Ne oldu şimdi? Hiç anlamıyorum.

Azrael gözleri önünde gerçekleşen sahneyi ölçüp biçmeye devam ediyordu.

Yavaşça dağılan Avant Heim'ın arasında, ikisi zarafetle yıkıntılardan sıyrılıyordu.

Dosdoğru onlara doğru geliyorlardı - sanki tam olarak nerede olduklarını biliyor gibiydiler!

Hayır, biliyorlardı! İllüzyonu yok etmek için top atışını kullanmışlardı, sonra kırılmış ve ufalanmış parçalı「Orjinal Karaparçası」nı çapraz-ilişkilendirmişlerdi, sonra Jibril'in ve onun yerini çıkartmışlardı, hiç kıpırdamadıklarını varsayarak - hayır, bundan emindiler!

- Bunu fark ettikten sonra acı bir hatıra canlandı Azreal'in kafasında.

Artosh önceden aynı şekilde öldürülmüştü.

Bütün savunmalarının üstünden gelinmişti, bütün hareketleri öngörülmüştü, bütün barikatları ve engelleri düşman tarafından aşılmıştı, ve en sonunda - Efendisi öldürülmüştü.

Biz neden kaybettik? Neden hayatta kaldık! Neden hala hayattayız!? ……….

“WAAAAAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHH!!”

“Plum! Çok ses çıkartmaya başladın!!”

Avant Heim etraflarında ufalanırken, sayısız enkazdan sesten bile daha hızlı bir şekilde sıyrıldılar.

Eğer en ufak bir hesap hatası yapsalar, öleceklerdi - bu şartlar altında, ikisi de aşırı hızlı uçuyorlardı, Plum'ı ağlatacak kadar.

“AAAAAH-İKİNİZDE MANYAK MISINIZ-AAHHHHHHHHH!!”

“BU CÜMLEYİ DUYMAKTAN YORULDUM! SHIRO!!”

Önlerinde ki sahne dağıldı, sayısız küp düştü, tüneller kapandı, ve geriye dönmek imkansızdı - bu halde çarpacaklardır.

“WAAAAAAAAAHHHHHHHHHH!”

Plum bir kez daha çığlık attı, bu arada Shiro sakince 「Kelime Ruhu」 nu bir araya getirdi.

“-「ミニ (mini) 」…”

Onsekiz karakter geriye kaldı.

「Kelime Ruhu」 sanki önlerindeki küple etkileşip aktif hale geldi.

Küplerden biri battı, küçük bir boşluk yarattı, ama bu boşluk ikisininde sığması için çok küçüktü -

Sora ki aynı zamanda bir 「Kelime Ruhu」 oluşturuyordu, zaman kaybetmeden deliği işaret ederek bağırdı:

“-「ヘル (heru) 」!!” [6]

- Onaltı karakter kaldı.

İkiside iğne deliği kadar yerden geçtikten sonra süzülmeye devam ettiler.

Plum onların bu şaşırtıcı adaptasyon yeteneğine affalayıp kalmıştı ki, Sora aniden dedi ki:

“Plum, dişlerini bir saniye çıkartır mısın?”

“Hayır! Bu konuda kötü bir hisse sahibim, işte bu yüzden hayır!!”

“Geröekten mi? Ne kadar büyük bir hayal kırıklığı – Bende sana biraz kan vermek istemiştim -“

“Üzgünüm, hatalı olan bendim! Dişlerimi Sora-sama' nın omuzlarına yerleştireceğim, bu hisden ötürü söyleyebileceksin!!”

“-「血 (チchi) 」” [7]

- Onbeş karakter kaldı.

Kesilmemiş parmak uçlarından kan aktı, Plum'ın dişlerine damladı.

Plum kanı emmeyi başarmıştı hemde dudakları ile ısırmadan.

“Oh, bu şey de ne böyle!? Bu ince,zengin,tatlı aynı zamanda keskin doku ve yumuşaklığa sahip, rahatlatıcı bir tonda, bir ruhun büyüleyici hissi bedenimde! Eğer bir benzetme yapmak gerekirse, sanki ayışığında doğum yapmış bir kaplumbağanın göz yaşları gibi ♥”

- Sora pis pis gülümsedi, Plum'ın bu akıl almaz yemek görüşün, anlatırken.

“Enerjini toplayamadın mı hala?”

“Tabi ki de~! Gücüm her yerime işliyor! Şimdi her şeyi yapabilecek gibi hissediyorum!”

Plum – hayır, atkı üstünde çok miktarda çiçek açmaya başladı, ve havada dağılmak üzereydi.

Sora ve Shiro onun bu hazzına şeytanca gülümsedi.

“Bu harika değil mi, öyleyse –“

“…Şuanda her şeyi…yapabilirsin değil mi…”

“- Evet…Aynen bende öyle düşünüyorum…”

Kısım 4[edit]

Altı bin yıl önce - Artosh fethediliyordu.

Flügel bu inanılmaz aynı zamanda su götürmez gerçek karşısında çaresizlerdi.

Onlar Artosh tarafından yaratılan tanrı-katilleri idi - bir kılıç, diğer ırkları yok etmek için.

Tek Gerçek Tanrı tahtını Artosh'a verebilirlerdi - bir kılıç, sadece bu amaç için.

Ama Efendilerinin katlini gözleri önünde görmüşlerdi, onun varlık amacı olmadan yatan cansız bedeni, tek ve yalnız kılıç yaşama sebebini kaybetmişti.

Onlar sadece başkalarının emri ile sallanan bir kılıçtılar, bundan dolayı hiç karar vermek zorunda değildiler, buna rağmen - sorular ortaya çıkmıştı.

Artosh tarafından yaratılan bir ırk ve umutsuzlukları içerisinde yardımcıları bir sonuca varmıştı - düşünmeyi durdurmak için.

Kimin başlattığını bilmiyordu, ama bütün gücünü odaklamıştı - ve bütün vücudunu delip geçmişti.

Onlar Tek Gerçek Tanrı'nın tahtı için savaşmak üzere yaratılmıştılar, ve Efendileri ki onlara bu sebebi veren kişi gittiğinden beri, var olma sebebi olmayan bir araçtılar.

Ve kardeşlerinin bir bir parçalandıklarını görürken, - Azrael - birinci takım, saf bir umutsuzlukla, bir yalan söylediler.

Hayır, kesin olmak gerekirse, bu bir yalan değildi.

Kardeşlerinin parçalanmalarına ve gözlerinde ki ışığı kaybetmelerine seyirci olurken, onlara söylemeye dayanamıyordu.

- Efendileri tarafından verilen emir henüz tamamlanmamıştı.

Bu imkansızdı, ama eğer, işte eğer, savaşta düşmek vardı - benim yerime birini bulman gerek ve neden ben,savaş tanrısı, bilinmeyen bir güce yenildim - bu Efendilerinin son emri idi.

- Bu sadece ve sadece Azrael' e verilmiş bir buyruktu - bir emirdi.

Buna rağmen yalan söyledi ve dediki bu emir bütün Flügel'ler için, ve devam etti:

- Biz bu hedefi tamamladıktan sonra, Efendimizin son emri tamamlanmış olacak.

- Öyleyse zamanı geldiğinde bizim hala kullanışlı olup olmadığımıza karar ver.

…Çıkarcılığın bir yalanı idi.

Ve buna rağmen - Flügel Efendilerini mağlup eden bu 「Bilinmez」 i takip etmeye başladılar.

Aynı zamanda savaş bittiğinde, bütün bilgilerini topladılar, sanki dünyada ki bütün bilinmezleri kendi bilgileri haline çevirmeye çalışır gibi.

Ve zaman geçti, altı bin yıl sonra - onlar hala cevabı bulamadılar.

Azrael eğer bu cavabı bulabilecek bir tek kişi varsa oda, Jibril olmalıydı diye düşündü.

Efendileri'nin son sözü şuydu, Son Takım özel bir takım.

Ama…

- Ben şimdiden…yoruldum-nyan…

Kısım 5[edit]

Sora ve Shiro Azrael'in olabileceği ana hole ulaştılar.

…Çok karanlıktı, bundan dolayı Sora bir 「Kelime Ruhunu」 birleştirerek aktif hale getirdi.

“-「ヒ (hi) 」!” [8]

- Ondört karakter kaldı, çok güzel.

Şimdi kalan son on dört taneyi kullanmak zorundaydılar, ve son bölümü bu kırk-altı karakteri mükemmel kullanarak bitirebilirlerdi.

“Ama, biz artık o zamana kadar 「Kelime Ruhu」 kullanamayız …üzgünüm, Shiro.”

“…Nii olduğu sürece…eğer senin karaların için gerekiyorsa…Shiro buna inanır.”

Kuruduğu bu cümleler ile inanılmaz derecede kardeşini mutlu etti - 「Işık」 katı aydınlattı.

“- Biz altı bin sene aradık, ama hala 「Cevap」 ı bulamadık.”

Aydınlanmış katta boş bir taht vardı.

Azrael başında dikiliyordu, ve –

“Biz derken ‘biz’ den kastın ne? Senin dışında, bir çok kişi anlamışa benziyor!”

Sora onun yanında gözleri kapalı oturan Jibril'e bakarken söyledi.

“Var olmayan bir 「Cevap」ı ararken, Ben şimdiden amacı olmayan bu dünyada uçmaktan sıkıldım.”

Bu Azrael idi - ve Phantasma Avant Heim onda şekillenmişti.

İkisi – hayır, bir kukla ve bir illüzyonun itirafı.

“- Eğer 「Son Takım」ın 「Cevap」ı bizim yalanlarımızla aynı ise.”

Kısa bir tutukluktan sonra, Sora ve Shiro'ya bir kraterden bile daha derin şekilde baktı ve dedi ki:

“Biz Efendimiz'in ölümünün 「Basit bir tesadüf」 olduğunu hesaba katacağız - ve bütün Flügel ırkı."

“Bu bir problem olur.”

“…Jibril…bizim…yol arkadaşımız.”

İkiside gayet rahat ve ilgisiz bir şekilde cevapladı, Sora düşüncelere dalarken, kasten konudan kaçınarak.

“Anladım, öyleyse siz çocuklar bu kadar çok bilgiyi beyinlerinize o sözde 「Cevap」 için tıkıştırdınız, bu kısmı anladım. Dürüst olmak gerekirse, bunun ardındaki anlamı ve duygusal sürgünü anlamıyorum. ama müsade edin size bir soru sorayım?”

Tıpkı Azrael in varlığını az önce reddettikleri gibi,sonrasında.

- Açık açık belli eder gözlerle baktı gerçekten de bu konudan sıkılmış olduğunu açıktı, ve dedi ki:

“… Sen hiç kendi kendine bir şeyler düşünüp yazmak için güvendin mi-?”

“- !?”

Azrael gözlerini kocaman açtı, yanındaki Jibril kafasını eğdi. Jibril elinde İncil gibi davrandığı bir kitabı tutuyordu, o kitap ki Avant Heim' da bile hayranlar edinmişti.

Bu Sora ve Shiro' nun gözlemsel bir el yazması günlüğü idi - tamamlanmamış bir geleceğin detaylarını barındıran…

“Ama, Anladım. Eğer ben ve Shiro kazanırsak, bize kitapları toplamamız için yardım edeceksin, ve eğer biz kaybedersek fotoğraf çekimi yapmak zorunda kalacağız, ama sen bizim haberimiz olmadan bunun dışında başka bir bahse girdin. Jibril aslında bizimle tartışmadan kendi hayatını ortaya koydu, bundan ötürü daha sonra onu cezalandıracağız, ama –“

- Sora Shiro' nun kolunu sıkıca tuttu ve kanatlarını açtı.

“Gerçekten de Jibril'in neden böyle bir bahisi kabul ettiğini bilmiyor musun?”

“- Çünkü o senin bizimde kabul edebileceğimiz bir 「Cevap」ı bulabileceğine inanıyordu -“

“Gördün mü, seni aptal! Sen gerçekten de büyük bir aptalsın!! Hatta kendine kardeş bile demeye cüret ediyorsun!?”

Sora haykırdı – yüzü 「Saf Öfke」 ile doluydu, ve Sora - tekrar haykırdı:

“- Çünkü O sana inanıyor! Sana güvendiği için hayatını ortaya koydu, ve kardeş olarak, anlayabilesin diye!!”

……

Sora ve Shiro bütün güçlerini bacaklarında toparladı - ve son 「Kelime Ruhu」 nu toparladı.

“Bunan kadar basit bir şeyi bile bilemiyorsun, ve onun seni kardeşim diye çağırmasına cüret ediyorsun!?”

“…bu çok komik…uykulu konuşma uyurken yapılmalı…ve…!”

Aynı anda - ikiside yeri tekmeleyip zıpladı.

- Çok hızlı.

Bu 「Kelime Ruhu」 tarafından hızlandırılmış bir zıplama idi, ve ikisi de şaşırtıcı derecede ki bir hıza eriştiler.

Ne var ki Azrael'in içindeki Phantasma'nın gücüne sahipti, ve onun için – onların hareketleri bir salyangoz kadar yavaştı.

“…Anladım, Jii-chan hayatını ortaya koyacak kadar bana güvendi…”

Bunun kadar basit bir şeyi bile anlayamadığının farkına vardı, ve onun niyetini bile anlayamamıştı - öyleyse…

“- Evet, sadece her şeyi bitir…”

Azrael bunu söyledi ve yeri tekmeledi ve o da havalandı.

Ancak bir kaç yüz metre yükseklikteki tavana sahip salonun içindeki,ikisi de süpersonik bir hızla dolaşırken her an çarpa bilirlerdi.

- Son önceden belirlenmişti, Azrael elini uzatım onları yakalayabilirdi, ve her şey biterdi.

Gerçektende en nihayetinde cevabı bulamayabilirdi, ama bir bulmuştu - öyleyse - bu yeterliydi.

Böyle bir bitiş - bu altı bin - anlamsız sene -

“AAAAAAHHHH ÜZGÜNÜM ÜZGÜNÜM LÜTFEN BENİ ÖLDÜRME~~!”

“- Ne?”

Azrael kafasını eğdi, hedifini tuttuğu anda her yeri çınlatan bu feryat yankılanıyordu.

Sora ve Shiro'yu yakalamış olması gerekiyordu, ama feryat eden kişi - bu, şu, o, neydi bunun adı şimdi?

…Huh? Başından beri adını bile sormamıştı ki?

- Bilmediği bir Dhampir kızıydı.

- Bu bir 「Aldatma Büyüsü」 idi - birazcık geç farkına varmıştı.

Dhampir'lerin Altatıcı Büyü'sü - Tam kapasite çalıştığında Elves'leri ve Flügel'leri bile aptal yerine koyabilecek ırka özel bir büyü.

Eğer güçlü bir Ruh - kan - emse, belki Old Deus'u bile aptal yerine koyabilirdi?

Ama eğer öyleyse, Sora ve Shiro'nun kanatları - hızlandıktan sonra nereye gitmişlerdi -!?

- Azrael’in düşünceleri canlanmıştı.

Korkunç bir hızda gelen üzerine baskı yapan şeyin varlığını hissetti, ve bir anda neredeyse zaman durmuştu.

Her şey bir anda yavaş hareketle ilerlemeye başladı, ve Azrael onu gördü.

Plum olmadan – atkı olmadan – Imanity kanatları olmadan –

Kısa süre önce karşılaşmalarına rağmen, Sora'nın eli Azrael'in omuzuna dokundu.

“- 「縛りプレエデこの世を生きろ」-“ [9]

- Sıfır karakter kaldı.

Azrael gözlerini kocaman açtı, ama şaşırdığı şey onun üzerinde kullanılan 「Kelime Ruhu」 değildi.

Bu - yüksek hızda uçan bu ikili - kanatlarını çıkartmayı ve Plum'ın kendisini gizlemesine izin vermeyi başarmışlardı!?

“「Büyü kullanımında bir sınırlama yok」- değil mi?”

Bu özet değişiminden sonra, Azrael duymasına imkan olmayan bir ses işitti - arkasına döndüğünde gerçektende bunu söyleyenin Sora olduğunu onayladı.

Ama – ama bu çeşit bir hızda, eğer bir insan vücudu kanatlarını kaybedecek olursa - ve yere çarparsa, kesinlikle ölürlerdi -

Bir cümle ki Azrael'i düpedüz kitlemişti ve buna rağmen kulaklarına bütün şüphelerini cevaplamıştı.

“- Yaklaşık altmış dakika…oyun…bitti.”

- Hiç bir saat olmadan veya başka yardımcı bir şey olmadan.

Sadece Shiro aklında var olan numaraları ezberden okuyordu -

Jibril teleport oldu, ve incelikle...büyük bir saygı ile iki Efendisini yakaladı.

Bu olayların aldığı halden dolayı Azrael inanılmaz mesafeli hissetti, daha önceden onun üstünde aktive edilen 「Kelime Ruhu」 nda.

「Sonsuz Sorumluluk」. Azrael in içinde, Avant Heim 'ın gücü bile mühürlenmişti.

Devasa miktarda enerji ki dünyaları bile yeniden oluşturacak kadar çok, salon ve hatta yer tabakası cam gibi kırılmaya başladı.

Böylece serbest düşüş gerçekleşirken, Azrael'in gözlere şok içinde açık kaldı.

Hatırlamak için o kadarda düşünmesine gerek yoktu - hiç şüphe yok, bu his aynı Artosh'un - Efendisi fethettiğinde - gerçek bir 「Korku」'nun hissini.

…Anlamamıştı.

O kadar, o kadar , o kadar çok anlamadığı şey vardı ki.

Korkunç, ne kadar korkunç, aslında ne kadar biliyorlardı, aslında bu kadar tehlikeli bir bahis yapabiliyorlardı.

Ne kadar bilgi edinirsem edineyim, savaş planları yaparsam yapayım, ne kadar hazırlansam da, en acı sonda bile hala bilinmez -

Bu kadar karanlık bilinmezin arasında, nasıl olurda - nasıl olur da gerçekten pamuktan ince tele hiç tereddüt etmeden adım atabiliyorlar?

Ardı sıra inanılmaz şeylere şahit olmuştu.

Serbest düşme, sürekli düşen Azrael bilincini kaybetti -

Kısım 6[edit]

Rüyasında, Azrael Efendisi Artosh'un anılarını gördü.

Edebi kaos sadece 「Savaş Tanrısı」 Artosh a güç verebilirdi.

Old Deus ki savaş açlığı,düşmanlık, nefret ve kandan beslenirdi - Savaş Tanrısı Artosh.

Ve şimdi o ve onun onsekiz kanadının parçaları - tüyleri (Flügel) ve takipçisi Phantasma (Avant Heim), küçük bir orduyla, bir tanrı, bir Phantasma, ve bir ırk - bütün dünyada devam ettiriyordu, ve ezici bir galibiyeti elde ediyordu.

Tek Gerçek Tanrı'nın tahtı Artosh-sama'nın avuçları içerisindeydi...bu sorgulanamazdı.

Böyle bir Efendi, sadece bir defa yenilebileceğinden bahsetmişti.

“Sanş eseri belki yenilirim”

- Şaka yapıyorsun.

“Çok güçlüyüm”

- Tabi ki de.

“Hiç kimsenin gücü benimkinden çok değil.”

- Tabi ki de.

“İşte bu yüzden anlayamadığım bir şey var”

Anlayamadığın bir şey?

“Anlayamıyorum, çünkü sadece zayıflar yapabilir. Bilinmeyen bir ihtimal var o da benden güçlü birine yenilebileceğim.”

- ……

“İşte bu yüzden yaratmak istiyorum - 「Kusursuzluk」 a sahip benim bile sahip olmadığım bir takım.”

- Kusursuzluk?

“Kusursuz takım tüm gücünü kullanacak - olsun ya da olmasın gücünü kullanacak ve sıkıntıların üstesinden gelecek, bunu anlamayacağım.”

- ……

“Ama kazansamda kaybetsemde - en sonunda 「Sebebleri」 olacak.”

“On sekiz kanadımın ilk tüyü, ilk takım Azrael.”

…Evet.

“Ne zaman çarpışmada düşerim, kaybedişime şahit ol, ve yasımı tut.”

- Azrael Efendisi'nin ne gördüğünü bilmiyor.

Ama aynı zamanda yenilebileceğinin ip ucunu veriyordu, Efendi korkmuyordu, onun yerine gerçek bir Savaş Tanrısı gibi beliriyordu -

Bilinmez bir düşmanın geleceğini tahmin ederek - ve buna rağmen bu bilinmezin üstesinden gelmeye gayret ediyordu -

Basit bir cesaretin gülüşü aynı zamanda gerçek mutluluk.

“Öyleyse, hadi bu özel takımı yaratalım...onun adı şu olsun –“

Aynen böyle, Efendi Artosh...

Son işini gerçekleştirdi - 「Özel Takım」 ki 「Son Takım」 olacaktı - kusursuz takım.

En sonunda, ufkun sonundaki bu cevaba şahit olacak olan takın ki Efendinin bile yapamadığı.

Efendi adını söyledi.

- Jibril.

Kısım 7[edit]

“…Senpai, sonunda ayıldınız mı?”

- Vücudumu kaldıramıyorum çok ağır, Azral'in ayıldığında düşündüğü ilk şeydi.

Kanatlarımı oynatamıyorum, ve güç kullanamayacağa benziyorum - hayır!

Kendi vücudu için güç kullanması gerektiğinin nasıl bir his olduğunu bilmediğini fark etti.

Vücudum nasıl hareket eder? Bu teleport olmak gibi bir şey değil mi?

Bu yapmacık dünya - bu varoluşumun limitleri mi

Kaya gibi ağır hissettiği kafasını kaldırdı, Azrael kendi gölgesine baktı.

Ve ona bakan Jibril'di - ve iki Imanity Sora ve Shiro.

「Onaltı Irk」ta en düşük sıraya sahip, en düşük sıradaki tür ona yukardan bakıp dedi ki.

“「En güçlü benim」 in mevkisi için bir oyun oynamaya çalıştın, sonra bir yenilgiden sonra bunun rezil bir oyun olduğuna karar verdin, şimdi bu gerçekten rezalet.”

Shiro da Sora'nın bu kelimelerini duyunca güldü - ne varki Azrael ne demek istediklerini anlayamıyordu -

“Şimdi aynı oyunu tekrarlayacaksın 「En Güçsüz」 mevkisi için, ve eğer hala rezil bir oyun diye düşünürsen -“

“…Sizinle oynayacağız…ne kadar gerekirse…”

Onun üstünde kullanılan 「Kelime Ruhu」 nun - yeteneklerini Imanity'nin kine limitlediğini anlıyordu.

Gülümseyen kardeşler ona şunu söyledi - Azrael kafasını eğdi ve acı bir şekilde gülümsedi.

- Öyleyse, uçamıyordu, büyüsü bile yoktu, ruhları bile görme yetisi yoktu.

Uzaklık,yer çekimi,bütün bu konseptler ki bunu daha önce hiç tecrübe etmemişti onu aşağı çekiyordu.

Yana döndü, kısıtlı kollarına enerjisini odakladı ve gökyüzüne doğru gerildi.

- Çok yüksek, gök yüzü çok yüksek, ve dünya çok geniş.

Bir güç ki sanki görünmeyen bir duvar örülmüştü gök yüzü ve yer ile onun arasında.

Artık 「Uçmak」 neydi onu bile hayal edemiyordu.

Biri ona uçabileceğini bile söylese, hiç niyeti yoktu. Ve bu onu korkuttu.

Bu iki Imanity onunla aynı sınırlamaya sahip olmasına rağmen - sanki gök yüzünde uçarmış gibi güldüler, ve onu kandırdıklarını söylediler.

“…Toprağın tadı…o kadarda kötü değil…değil mi?”

“Eğer yere çarpmazsan,asla tekrar uçmak hevesin olmaz.”

Gök yüzünde serbestçe süzülüyorlardı, ve hala bir defa çarpmak o kadarda kötü değil diyebiliyorlardı.

“- Di mi, düştükten sonra tekrar tırmana bilirsin, öyleyse başka seferde var, değil mi?”

Sora gülümsedi ve ellerini ona doğru gerdi - bu zamana kadar yaptıkları şey olduğu için.

- En sonunda, Azrael'in aklında, her şey sorunsuz bir şekilde birleşmişti ve gülmeyi durduramıyordu.

Çok geç, çok geç kalmıştı, ona neden aptal dedikleri belliydi, Azrael ona uzanan eli kavradı.

“…Senpai’nin beyni sadece çok inatçı.”

Jibril yarı açık gözlerle bi o kadar şefkatli ona baktı, ve Azrael'i karşıladı ayağa kaldırırken.

Artosh’un son işi – kusursuz takım. O 「Özel Takım」 ,ve 「Son Takım」 dı.

Onun kusursuzluğu sadece demekti ki - mükemmel olmaya çabalayacaktı.

Çünkü kusursuzdu, doğal olarak bilinmez için,gelecek için ve umut için çabalayacaktı.

- Azrael sonunda anladı – neden Jibril in ısrarla tek başına kalmak istediğini.

“…Jii-chan’ın beyini çok çalışıyor-nyan…”

O emir almamasına rağmen Elves'ların şehrini yok etmişti ve bütün kitapları koca bir gülümseme ile getirmişti.

İmkansız denmesine rağmen diğer üstün ırkları tek başına feth etmişti, ve her seferinde ölümün eşiğinden dönmüştü.

Konsülü terk etmişti, memleketini terk etmişti, ve hatta döndüğünde yeni Efendiler getirmişti -

Bunun sebebi onun kusursuz olmasındandı - işte bu yüzden yapabilirdi - herkesten güçlü olabilirdi.

“…Anladım, öyleyse bazı şeyler sadece okuyarak anlaşılamaz-nyan…”

Bu sözde anlaşılma sadece bilgiyi arttırıp ve ezber yaparak olmazdı.

Bu hareketlendirme ile ,kişisel tecrübe ile, bu ancak ruhuna işlenmesiyle anlaşılabilecek bir şeydi.

Ne Artosh ne de Azrael in anlaymadığı şey - 「Bilinmez」.

「İhtimal」 di - imkansızı imkanlıya dönüştürebilmenin karakteri idi.

Kesinlikle güçlü oldukları için, kesinlikle başarasız olamayacakları için, kesinlikle çünkü kaybedemeyecekleri için - bundan ötürü bunu anlayamıyorlardı.

Hal bu ki–

“Biri kaybeden olunca aşikardır ki artık o mükemmel değildir...fakat ben...bundan her zaman korktum-nyan.”

Sadece Jibril yenilmeye yaklaştığı her an bunu yavaşça anlamıştı.

- Her ne zaman kaybettiler, Flügel veya Avant Heim olması fark etmez, onlar bu kusursuz olmayı yakalayamayacaklardı.

Hal bu ki - hiçbir zaman adımlarında sendelemeyen, Jibril'in ayrılmış olması süpriz değildi.

Flügel – Azrael ve öbürleri sadece bilgiyi toplayabilirlerdi.

Sadece Jibril özgürce merakının peşinden gitti, bilgi yarattı, ve bilmesi gereken her şeyi geride bıraktı.

O gerçektende güçlü biriydi, buna rağmen her zaman daha büyük hedefleri amaçlardı - 「Bilinmez」 e karşı bile bir saygı duyardı.

- Bu bir tek şeyin anlamı olabilirdi.

“Nyahaha, nyahahahaha…ne kadar sıkıcı, anladıktan sonra hiç bu kadar sıkıcı olabileceğini düşünmemiştim.”

Aşağı doğru baktı, ve sadece gülebiliyordu - bunun anlamı…

“En sonunda anladın mı?”

“Evet, şidmi anladım - özellikle anlaşılmayacak bir şey yok-nyan.”

- Nasıl olurda buna gülmezdi?

Altı bini aşkın senedir aradıkları cevap - en nihayetinde sonuç 「Hiç bir cevap yok」 -

“Bilinmez kesinlikle asla bilgiye çevrilemeyecek, çünkü eninde sonunda bizim bilgimiz bilinmeze dönüşecek,dünün genel bilgisi bugünün genel bilgisi olmayabilir, bunun bir sonu yok.”

Bu çünkü onun daha önce hiç kaybetmemiş olmasındandı, ilk yenilgisinden sonra, tam anlamıyla korkmaya başlamıştı - bilinmezden.

Ne kadar çok anlamaya çalışırsa, o kadar uzaklaşıyordu ondan.

“Bundan dolayı önemli olan 「Hafızaya Almak」 değil, önemli olan 「Öğrenmek」 - ve hatta duruma adapte olurken gelen risklerden bile eğlenmek.”

Böylece - bir tek yol var oda ileriye doğru gayret etmek -

“Büyük Savaşı kaybetmemizdeki tek sebep bunu kavrayamamış olmamız. Azrael-senpai, Efendilerime kaybettiğim zaman ve onlara iteatimi göstermek için diz çöktüğümde, Artosh'un son emri - tamamlanmıştı.”

Azrael başını eğdi ve mırıldandı:

“…Artosh-sama…bende sizin son emrinizi yerine getirebildim mi?”

- Artık yalan söylemek zorunda değil miydi?

Gözyaşlarını silerken uzak gökyüzüne bir kez daha baktı.

Gözyaşları dökebilme kabiliyeti olduğunun hiç farkı varmamıştı - Artosh-sama'nın gönlünü almak için bu yeterli miydi?

Sora yüzüne baktı.

“…ne yapmaya çalıştığından gerçekten de emin değilim, ama bu ifade hiç fena değil.”

En sonunda – Azrael ile Sora yüzünde gülümseme ile konuştu.

“…Sana dört soru sorabilir miyim? Imanity - hayır, So-chan- Shi-chan.”

- En başından beri bir cevap yoktu, sadece birinci meydana geri gittiler - bunun anlamı doğrulaması gereken bazı şeyler olduğuydu.

“Siz ikiniz...ne için yaşıyorsunuz?”

“Shiro için,tabi ki de.”

“…Nii için.”

“Biriniz ölecek olursa?”

“Eğer ölürsek beraber ölürüz, bundan dolayı çok da önemli değil.”

“…Birlikte.”

“Neden…sizi hayata bağlayan ne?”

“Hiç bir fikrim yok!”

“…Tanrı bilir!”

“Biz böyle şeylere kafa yormuyoruz, biz senden farklıyız nasıl olsa, hayat kısa.”

“…Yoğun…”

- Hiç terettüt etmediler baştan sona, Sora yüzünde gülümseme ile cevap verirken Shiro daha ciddi şekilde cevaplıyordu.

Ama - bu cevaplar onun aradığı cevaplar değildi - ancak örnek alabilirdi.

Böylece en sonunda - Azrael sordu:

“Bende...bende senin gibi olabilir miyim Jii-chan?”

“Bu imkansız, en ancak kendin gibi olabilirsin.”

- Beklendiği gibi, hiç terettüt etmeden cevapladılar.

Uzun zamandan beri biliyordu, Ama Azrael git gide depresyona girmeye başlamıştı, onun yerine Sora -

“Ama nesi yanlış ki bunun?”

Tamamen neşe dolu - onun gülüşü, hiç şüphe yoktu -

“Şu an ki ifaden şimdi harika, böyle olduğun, böyle olduğun zamanlar seni seviyorum.”

- Gökyüzü kadar açık bir gülümseme ile konuştu.

…Nyahahaha.

“Uzun zamandır aradığımız cevap 「Birinci alana geri dönmek」 e dönüştü, Buna dayanamam, sonsuza kadar yaşayan insanlar için bile yorucu biliyorsun dimi-nyan.”

Evet – kendi kedine düşünen biri için, onların verdiği – cevap.

Kendi kendine bakmak zorundaydı, ve kendisine sadece kendisine ait olan cevabı bulmalıydı tıpkı Jibril'in yaptığı gibi.

- Yapabileceğini bildiği sürece - bu yeterliydi.

Azrael yorgun bir şekilde söyledi, fakat -

Aniden, Jibril'in Soradan özür dileyişini duydu.

“…Efendilerim, canımı kendi başıma ortaya koydum,ve hatta en sonunda bile sizin gücünüze güvenerek...Sizende en derin dileklerimle özür -“

“Ah~ bu konu hakkında, Jibril.”

Sora kafasını karıştırdı, nereden başlayacağını bilmez bir şekildeydi ve dedi ki:

“Burada ki bu yoldaşınız bütün Flügel'lerin intihar etmelerini emretme hakkına sahip değil!”

“-------Ne!?”

Dilini yutmuş Jibril'i kala almadan, Azral keskin bir şekilde dedi ki:

“Huh? Kedi çantadan çıktı!”

Dilini şeytanca çıkarttı ve güldü.

“İzinsiz intihar etmeyi yasaklamak - benim size intihar etmeyi emredebilmem anlamına gelmez! Hmm~ Altı bin yılı aşkın süre boyunca bu yalanın fark edilemeyeceğini hiç tahmin etmezdim, nyahahaha ♪”

Shiro daha da direkt devam etti–

“…Ve yapmış olsa bile…Jibril aittir…Nii ve Shiro'ya…”

-

O efendilerini sürüklemişti, ve ölmeye hazırdı -

Sora Jibril'in omuzlarının öfkeden titrediğini fark ettiğinde, içini çekti ve dedi ki:

“- Ama sadece Azrael ise, o yapabilir.”

Jibril bunu duyduğunda keskince içini çekti, Azrael aniden gülümsemeyi kestiğinde.

“Burada ki bu yoldaşınız sadece ve sadece kendi bahse koydu, sonucu ne olursa olsun ölmeye hazırdı. Ne çeşit bir imouto kendi kardeşine ölmesini söyler? En nihayetinde o Jibril'in güvenilir kardeşi!”

- Azrael sessizliğini korudu, sonra içini çekti ve cevapladı.

Ve onun cevabı şu ana kadar yaptığı her çeşit itirazdan daha inandırıcıydı.

Eğer bir 「Cevap」 varsa, ve Flügel cevabı bulamıyorsa, eğer bütün haklarını intihar etmeleri için bile kullansa, hiç kimse ölmeyi istemezdi. Hiç bir cevap olmasa bile, başlarında Jibril ile, eğer yaşamaya devam etmeleri için bir sebep bulurlarsa, zaten kendilerini öldürmek istemezlerdi.

- Bu sırada, Azrael ki yaşama amacı herhangi birinin intihar etmesini engellemek olan, görevini tamamlamış olurdu.

“…So-chan, kendi işlerine bakmayan insanlara gıcık olduğun oldu mu hiç?”

“Tabi, bir çok defa, ve onlarıda ben çok gıcık ettim. Ne var ki çok uzun zaman önce karar verdim, bu dünyada (oyunda) kimsenin ölmesine izin vermeyeceğim, öyleyse -“

- Tek bir alkış duydu.

“Haydi oyun oynayalım.”

Sora ellerini çırptı ve gülerek konuştu.

“Başlangıç çizgisinden başlarsak baya bi acı olur, huh?”

- Hiç şüphe yok, öyleyse haydi oyun oynayalım.

“Öyleyse, şimdi işler kolay, her neyse haydi ilk önce oyunu değiştirelim.”

- Kesinlikle son derece ilginç bir oyun olacak.

“Biz bu dünyayı - daha da ilginç yapmak istiyoruz.”

- Bir oyun ki hiç sıkılınmayacak.

“Olsun veya olmasın bunu yapabiliriz gibi - öyleyse, hangi tarafa bahis yapacaksın?”

-…..

“Nyaha…nyahahah, nyahahahahahhahahahah!!”

Altı bin senedir,hayır, büyük ihtimalle hayatında ilk defa, candan güldü.

Belki de Imanity tarafından kısıtlanan vücudu buna sebeb olmuştu - o kadar çok gülmüştü ki artık ağıran karnını işaret ediyordu.

Azrael o kadar duygusal güldü ki hatta ağlamaya başladı, ve kafasını kaldırdı - ve sonra -

- Sora'yı kavradı ve onu öptü.

“Ugh!?”

“…!?”

“Ne – E, Efendim!? A-Azrael-senpai!!”

…Tam bir kaç saniye için, Azrael Sora'ya dilli-öpüş yaptı ve durdu.

“Nyahaha~ eğer iki tarafta 「Mümkün」 diye bahis ederse, bu bahis geçerli olmaz ♥”

“”…””

Sora kaybulmaşa benzedi, herkes onları öldürecek gibi bakarken, ve Azrael konuştu, onları kale almadan:

“Biz...ölmek isteyen benim için, hepinizle eğlenmem için bana bir şans verdiniz, ve ben teklifinizle inanılmaz mutlu oldum-nyan. Ama – So-chan'ın yanında yürümeye Jii-chan gibi hakkım yok.”

el salladı ve ayrılmaya durdu...Üzerinde yer çekiminin ağırlığını hissederek yürümeye devam etti.

Kardeşleri onun için endişelendiler, Imanity onun için endişelendi, onu avuttular, ve hatta onu intihar etmeye çalışmasını önlediler.

Ne söylerseniz söyleyin - Eğer böyle giderse, onlara çok fazla güveniyor olacağım, keskin bir şekilde gülümsedi.

“Ama buda fena değil, bende 「Mümkün」 diye bahse girdiğimden beri-nyan? Sonuçlar anlaşılmadan - Elimden geleni yapacağım beklemek için, Jii-chan bana inandığından beri-nyan, umarım beni biraz daha bekleyebilirsiniz.”

Kısım 8[edit]

“…Nii…onun seni öpmesine izin verdin.”

“Orda bi dakka dur, nerden bakarsan bak, kendi zorla yaptırdı bunu bana değil mi?”

“Öyle diyorsun ama,Efendim,ama 「On Kural」 yüzünden birinin haklarını kötüye kullanmanın imkanı yok, öyleyse Efendi bilinç altında buna müsade etmediği müddetçe Azrael-senpai'nin sizi öpmesinin başka yolu yok.”

“Bekle bir dakka, eğer ben bilinçsizce bunu yapan bir bayanı reddedecek olursam bu erkek olarak benim için bir felaket olurdu!" Wait a second, if I were to deny a beautiful lady like that unconsciously that would be disastrous to me as a guy!”

“…Nii herkesle yapar…kız olduğu sürece…”

“Sende aynı Ino-sama gibisi.”

“Hadi ama, nereden bakarsan bak, Ben kurbanım! Değil mi! Hey!”

Azrael'in ağzında bir gülümseme kıvrıldı arkasında ki kargaşayı duyarken, ve sakince konuştu ayrılırken:

“…Lafı açılmışken, Jii-chan-nyan.”

“…En sonunda -nyan ekledin buna. Efendilerime yaptığın saygısızlık ve bize bunca süre söylediğin yalanları bir kenara bırakıp - benim kadar sabırlı birini bile neredeyse kızdırıyordun. Nedir bu? Azrael-senpai.”

Jibril yanına ışınlandı ve mutsuz bir şekilde konuştu.

Azrael ona düşündüğü bir soruyu sordu.

“Jii-chan-nyan, Imanity neden Büyük Savaş sırasında hayatta kalmaya devam etti?”

“Buna sebep çünkü…”

Bu soru ki Jibril'in içinde çokca uzun bir zamandır barındırdığı bir soruydu, ve son zamanlarda oldukça canını sıkmaya başlamıştı bu soru.

Imanity çok güçsüz görünüyorlardı, bundan dolayı kimse onlara dikkat etmemişti bu yüzden hayatta kalmışlardı.

Ama Sora ve Shiro ile tanıştıktan sonra, Jibril'in kafası karışmıştı.

Büyük Savaç'ın sonunda, komple Elkian kıtası Imanity yarı sahası içindeydi, sadece saf şans eseri -

Imanity – Azrael onların gücünün kaynağını sorgulamaya devam etti.

“Haydi diyelim ki onlar artık kaybedemeycek kadar olan kadar kaybetmeye devam ettiler - bu Imanity.”

- Öncül aldıkları kazanmalar ve kaybetmelerle 「Öğrenmek」 e devam ettiler, bilinmezden korkmayarak, onun yerine dahada derine inerek.

Çünkü onlar herkesten daha tamamlanmamışlardı, onlar öyle bir ırktı ki herkesten daha mükemmel olmaya çabalıyorlardı - eğer öyleyse...

Azrael keskin bir şekilde güldü, ve çünkü hayatta kalma sebepleri arkasında ki sebep değildi , ama...

“…Neden böyle bir ırkı fark etmedim ki ben Büyük Savaş sırasında?”

- Jibril keskince içini çekti.

Şimdilik iki Efendisini kale almadan, son kral Doğu Federasyonu'nun oyununu ortaya çıkarmıştı, ve Kurami ki bir Elf ile iş birliği yapmıştı.

Gösterdikleri bu potansiyel neredeyse korkunçtu - Jibril bunu şahsen tecrübe etmişti.

Kimi zaman çılgınlığın sınırındaydılar, ve o zaman neredeyse ölümden korkmuyorlardı - bunlara rağmen, sonra ki nesillere gelmeyi başarmışlardı.

“Bir ırk ki ki öğrenmeye sürekli devam eden - neden böyle bir tehlikeyi dikkate olmadım ki -“

Bunun anlamı ne kadar zayıf olursa olsun biri, bilgiyi toplamaya devam ettiği sürece, bu kişi kaçınılamaz bir tehlike olabilirdi.

Eğer o bu ırkın tam kapasitesini daha önce fark edebilmiş olsa, Büyük Savaş sırasında ne yapmış olurdu?

Kesinkes - onlar 「Çok Tehlikeli」 olabilirlerdi, ve hiç vakit kaybetmeden onları yok etmiş olurdu.

“- ve bizim sahip olduğumuz tüm Imanity kayıtları - tamamen silinmişti, ve nedeni ne bunun?”

Evet, Büyük Savaş sırasında Imanity'nin tüm kayıtları yok edilmişti - neredeyse doğal değildi bu.

“Nyahahaha~ rasgele düşündüm işte-nyan, belki biz –“

Bunu söylerken Azral, Sora ve Shiro'ya doğru baktı.

“Savaş alanı artık sadece Elkian kıtası değil artık.”

Hiç şüphe yok, bu onların yapmış olabileceği bir şeye benziyordu.

“Ex-Machinae ki Artosh-sama'yı öldüren Büyük Savaş'ın sonunda garip davranıyordu, sanki -“

Cümlesinin ortasında - gözlerinde hiç mizah olmadan gülümsedi, ve sonuca vardı.

“Onlar Imanity tarafından manüpile edilmiş olabilirler mi”

Eğer öyleyse - Artosh'un ölümü savaşın sonunun ateşleme sigortası isi -

- Kasıtlı olarak biri tarafından yönetilmek - ?

“Şaka yapıyorum~~ Çok düşünüyor olmalıyım? Nyahahaha”

Bunu söylerken, Azrael yanında hareketsizce duran Jibril'i arkada bıraktı ve ileri doğru devam etti.

- Uzunca bir mesafe yürümüş olması gerekiyordu, ama hiç bir yere varamamıştı.

Jibril ki uzuca bir süre önce arkasında bırakması gerekirken soğuk kanlı bir şekilde yanında duruyordu, onun yerine Azrael'i garip hissettirdi.

“Jii-chan-nyan, Onların dediğini yapacağım ve geçici bir süre kısıtlı yaşayacağım-nyan - ve sonra...”

Güldü.

“Bir sonraki konsül toplantısında 「Avant Heim 'ın Elkian Federasyonu'na katılmasını」 teklif edeceğim -nyan.”

“…Bu teklifin şimdilik kabul edileceğini düşünmüyorum.”

Bu Jibril'in kesinlikle arzuladığı şeydi -

Bunuda dikkate alarak, Azrael kurnazca gülümsedi.

“Gözlemlemek ve öğrenmek bu çocuklardan (Elkia). Bizim bulduğumuz 「Cevap」 - bu sadece 「Yüzelsel İttifak」 olur herkese Astosh-sama'nın son emrini yerine getirmek için yarattığımız - kulağa nasıl geliyor? Nyaha”

İfadesi sanki şöyle der gibiydi : Boşuna bu altı bin sene yalan söylemedim.

“…Bunu geri çevirmesi oldukça güç…”

Avant Heim esasında tamamen nört bir guruptu, toprak veya kaynak olmadan.

Eğer sembolik bir birlik olursa, ve Elkia'ya yardım etmek için ahlaki görevleri yoksa, sadece onların ilgilerini çeken şey olduğunda katılırlardı –

Aynı zamanda Kanatlıların Elçisi ki bir zamanlar Artosh'un birliği idi güvencesine sahip olabilirlerdi - bundan dolayı geri çevirmelerine bir sebep yoktu.

…Aklı son derece keskindi, ama neden - Jibril iç çekti.

“Ama…”

Bir anda - Azrael bir önceki duruşuna zıt bir şekilde ciddiyetle ona baktı.

“Ben dahil bütün Flügel, bizim Elki (bu ikisi) 'nın potansiyeline inanmaya değecekler mi karar vermemizden önce, onların bu ikisini 「Yeni Efendimiz」 olarak çağırmasına izin vermiyorum - anlaşıldı mı?”

“Tabi ki de, herkes bunu kendi kendine anlamalı, böylece bende bundan sonra öğüt vermeye devam edeceğim, endişelenmeyin.”

Onun İncili (gözlem günlüğü) öğüt vermeye devam ettikçe, onların hayran sayısı artacaktı - müritleri fena değil, Jibril kendi kendine söyledi.

Azrael pis bir şekilde gülümsedi ve ona doğru bir kez daha döndü.

“…Bundan önce, bu ikisini Jii-chan sana emanet edebilir miyim?”

Bu ikisi hala bilinmeyen bir birleşimdi, bundan dolayı Azrael neden bu kadar karizmaya sahip olduklarını anlayabiliyordu.

Ama aynı zamanda - onlar için korkuyordu, sanki eğer onlar bir karara varamadan önce ölürlerse diye, büyük bir sorun olurdu onlar için, bu yüzden dedi ki:

“Bunu sana Kanatlılar'ın Elçisi olarak değil, sadece bir arkadaş olarak söylüyorum - lütfen?”

- Jibril her zaman ki gib gülümsedi.

“Her zaman efendilerimi korumam gerektiğine inandım kendimi feda etmem gerekse bile - bundan dolayı reddediyorum.”

“- Gerçekten, şimdi…nyahahaha…”

Arkadaş olmadıkları kafasına dank edince - öyle olur ama tabi, bu rezil şeyleri yaptıktan sonra, hala kendini arkadaş olarak çağırmaya cüret ediyordu -

“Ama ayaklarını böyle zincirlersen yere, bütün ilginç kısımları kaçıracaksın - 「Onee-san」."

- Jibril 「Kız Kardeşine」 bunu söylerken gülüyordu.

“S-sorun değil-nyan… mümkün olduğunca hızla bir şekilde hemen benim tatlı imouto'mun yanına gelicem-nyan!”

Nyahahaha, güldü ve ve gözyaşlarına engel olmaya çalışarak uzaklaştı.

Bu bin saatlik dönemde o da değişmişti, bundan dolayı uzun sürmeyeceğini fark etti -

Ayrılırken, aniden durdu ve etrafındakileri inceledi - içini çekti ve el salladı.

“Millet~ biri beni taşıyabilir mi~! aynı zamanda ACİLEN toplanmamız gerek~!En azından eve gitmek için bir yola ihtiyacım var yoksa bu benim için büyük bir sorun, bundan olayı rica etsem biraz yapar mısınız~ nyahahaha ♪”

Eve güçleri kısıtlanmış bir şekilde yürümek.

Bunu bile yapamıyordu - bu his acayip derecede egzotikti.

Bunun gibi aptal ve sıkcı bir şey bile - ilginç hissettiriyordu, ve kendine hakim olamadan kendine gülüyordu.

Adımlarını birbiri ardına yere yerleştirmek, onların baktığı çizgiden bakmak, dünyaya bir karıncanın hızında bakmak.

- Yirmi-altı bin sene yaşadıktan sonra - bu değişiklik o kadarda kötü değildi.

NGNL5 279.jpg

- ……..

- Onları yeni Efendilerin olarak istiyor musun?

“Bu benim kararım değil-nyan, bu yüzden sende kendi kendine biraz düşün, Avant-kum (Avant Heim).”

- …Zor bir karar olmasına rağmen,deneyeceğim.

“Dürüst olmak gerekirse bir süre bu çocuklara hizmet etmek o kadar da kötü olmaz bence.”

- Onların potansiyelleri yüzünden mi?

Azrael sadece onu gökyüzünde uçuramayacak kanatlarını çırparak cevap verebiliyordu.

“Çünkü çok eğlenceli görünüyor-nyan! Nyahaha~!”

- Gerçekten çok mutluya benziyorsun.

Merak ediyorum acaba bir daha ki sefere ne oynayacağız, diye düşünmeye başladı -

Kısım 9[edit]

- Öteki taraftan, Elkia'nın merkezi içinde, önceki kral'ın kütüphanesinde.

Izuna büyük bir porsiyon sashimiyi ağzına tıkamıştı, yanında Steph oturup okurken.

Steph onun tarafından hazırlanmış yemeği zevkle yiyen Izuna'ya baktı.

“…Izuna, gerçekten büyük bir iştahın var.”

Bu onu gülümsetti - ama ölümün eşiğinde olan büyükbabasını hatırladı, ve Steph'in kafası karıştı.

Izuna çok çalışıyordu, ve çok yardımcı olmuştu - ama...

İmkansız bir şekilde – onun ifadesinde herhangi bir aciliyet,endişe nede tedirginlik algılayamıyordu.

“O konu hakkında, söylemesi güç ama...Izuna, Ino-san için endişelenmiyor musun?”

- Izuna bir anlığına duraksadı...bir yığın balık ağzında tıkılı, hiç terettüt etmeden cevapladı:

“Tabi ki de hayır, des. Neden olayım ki? Des.”

“…Neden diye mi sordun…”

“Sora ve Shiro onu kurtaracaklar, bundan dolayı sorun yok, des.”

- Bir kez daha hiç terettüt etmeden cevapladı, sonra yemeye devam etti.

Steph içini çekti ve elinde ki kitaba baktı, ve sızlanarak devam etti.

Küçük bir soru vardı bir süredir endişelendiği -

“Neden bu ikisi Miko-san ve Izuna bu 「Yalancı」 ya bu kadar güveniyorlardı?”

Sora ve Shiro' nun işi her zaman zekice sonlandırdıkları doğruydu.

Ama sürecin başından sonuna yalan söyleyip aldatıyor olabilirlerdi, bundan dolayı kimse onlara ne zaman güvenip ne zaman güvenmeyeceğini bilemezdi.

Steph düşünürken,Izuna kafasını kaldırdı ve dedi ki:

“…Sora ve Shiro 「Yalancı」 değiller, des.”

“- Izuna artık Imanity dilini okuyabiliyordu, ama henüz 「Ustalaşamadın」.”

Eğer onlar 「Yalancı」 değillerse, kim olabilir - Steph pis pis güldü ve dedi ki, ama -

“Bir yalancının kokusu - gerçek kimliğini saklayan birinin kokusu, onlar bu kokuya sahip değil, ki benim en nefret ettiğim koku, des.”

-

Steph dili tutulmuştu. Bir önceki gün Sora ona Izuna'nın büyükbabasını kurtaracağız dediğinde.

Izuna sahil kenarında koklamıştı Sora'yı - Izuna sanki o rahatlatıcı kokuyu anımsar gibi güldü.

“Sora ve Shiro güzel kokuya sahip,des. İnsanları kızdırıyorlar, kandırıyırlar, yada hata muziplikler yapıyorlar - ama, yapmayacakları tek şey yalan söylemek,des - bundan dolayı Izuna Sora ve Shiro'yu seviyor,des.”

- Steph derin bir nefes aldı, ada yaşı tek haneli rakamda olan küçük bir kız tarafından ders verildiğini anladığında.

İnanması güç, ama şimdi bir şekilde anlamıştı - inanılmaz bir açıklama aklından parlamıştı.

Sora – O yalan söylemeyi nefes almak gibi kolay söyleyen, yalancı olarak doğmuş olan.

Ama bir sebepten ötürü bazen - Steph bilinçsizce onun figürü ile büyükbabasının kini örtüştürüyordu.

Dikkatlice düşünüldüğünde, hiç de süpriz edici bir şey yoktu.

Eğer gerçekten bu kadar güzel yalan söyleyebiliyorsa...

Neden - insanların onun yalan söylediğine inanacağı bir şekilde davranıyordu ?

- Neden - neden sadece iyi biri gibi davranmıyordu - ?

Bu aşamada, Steph fark etti ki Izuna yarı açık gözlerle ona doğru bakıyordu.

“…Steph-kou da güzel kokuyor,des. Ama bazen bir yalancının kokusu oluyor sende,des.”

“N-ne!? N-ne zman yalan söyledim ki ben!?”

“Ne zaman Sora'dan bahsetsek, sende yalancı kokusu oluyor,des. Ben Steph-kou böyle olduğu zamanlardan hoşlanmıyorum,des.”

“B-Buna sebeb Sora çünkü beni ona aşık olmama zorladı! Tabi ki de onu kabul etmem lazım değil mi!?”

Steph hala yaşlı gözlerle kendini savunmaya çalışıyordu, bu sırada Izuna'nın ifadesi aniden daha karmaşık hal almıştı.

“Yalan söylüyorsun, des...ama senin normal kokun güzel, o yüzden seni affediyorum,des.”

Izuna bitirir bitirmez yemeye tekrar başladı, Steph kendi kendine düşünürken.

- Anladım, haydi yüz adım geri gidelim - hayır, bin adım, Sora'nın yalancı olmadığına güveniyorum.

Ama buna rağmen –

“Bu onun taahhütleri kullanarak benim aşk hayatımı dizginlemesi anlamına gelmez! Bu mantık karmaşası değil mi!?”

Steph kafasını karıştırdı ve ağladı, gözleri tek kitaba kitlenirken.

Ondan birazcık uzakta olan - antika görünümlü kapaklı kitap.

“…「Onurlu Prenses'in Hazinesi」…bu peri masalı mı?”

Imanity dilinde yazılmış bir kitaptı - bir kitap ki daha çok çocukca bir başlığa sahip.

Açmak için çevirdiğinde, iç kapak sayfasında yazılı olan:

-「Elves'ların arasında dolaşan bir masaldır」-

“Bu bir çeviri mi? Çeviren kişi - bu büyükbabam değil mi!? Neden bu kitap burd...”

Steph kendi kendine söylenirken diğer sayfayı çevirdi, ve sonra derin bir nefes aldı.

Çünkü ilk sayfasında yazıyordu:

- Bu yer denizden bile daha uzak bir yer.

Bir 「Peri Masalı」 herkesten ve herşeyden daha uzak –

Altında aynı karalamayı gördükten sonra...

Bunun anlamı bir önceki kralın elyazısıydı, ve okudu:

- Gözlemlerime göre, Denizlerin İmparatoriçe'sinin kış uykusuna dalması bu kitabı okuduktan sonra.

- İmparatoriçe aynı bu hikayedeki Prenses gibi, herkes tarafından sevilen, ve dünyada ki her şeye sahip olan.

- Böylece o...ona yabancı bilmediği şeyleri kovalamak istiyor.

- Tamda her şeye sahip olduğundan ötürü, bilinmeyeni arzuluyor - sahip olamayacağı bir aşk -

“BEN ONUUUUUUUUUUU BUUUUULLLLLDDDUUUUMMMM!!”

Steph bağırdı ve sandalyesini tekmeledi, Izuna şaşkınlıkla yerinden zıplarken.

Kısım 10[edit]

- Avant Heim – hafifçe büyük küplerin ortasında oldu yer.

Orası Jibril'in bir önceki konağıydı, ki orası depolama ambarına dönmüştü.

Önemli parçalar, kitaplar ve benzerleri muhtemelen Elkian kütüphanesine taşınmıştı büyük ihtimalle, bundan dolayı virane bir görüntüsü vardı.

Flügel uykuya ihtiyacı yok gibi görünüyor, bundan dolayı ne yatak ne de pencere vardı mekanda.

Kitaplardan başka şeylerinde tutulduğu gizli bir oda vardı, ve Sora, Shiro ve Plum ki dışarıda takılmaktan hoşlanmayanlar için, bu yer tam onlara gibiydi.

“Ah, Efendilerim, lütfen bunlara dokunmayın,çünkü ihtimaldir ki, hayır, kesinlikle ölürsünüz.”

Bu uyarıdan sonra, Onlar özellikle yapılan Büyük Savaş sırasında Jibril'in topladığı ganimetler ve kafataslarına dokunmama uyarısını dikkate aldılar, ki yapılan bu uyarı, ama-

“…İlginç…”

Odanın ortasının içinde, Taahhütlere yemin etmiş binlerce Flügel'in topladığı bir yığın dolusu kitap vardı.

Dağ gibi yığılı bu kitap kulesinden, Sora bitkin hissetti ve kendi kendine söylenmeye başladı.

Kucağında oturan Shiro'da elindeki notdefterine bir şeyler yazmaya başladı, mutsuzca dolambaçlı çizgiler çizmeye ve sabırsızlıkla inlemeye başladıktan sonra.

“…Efendilerim, biraz dinlenmek ister misiniz?”

İlerleme hızlarından bu ikisi dhiç memnun değildi, Jibril onlara durmasını önerirken.

- Oyun bittikten sonra, ikiside oyunu kazandıktan sonra inanılmaz derecede çok sayıda kitap okumuşlardı, ilerlemeleri için gereken bilgiye bakmak için.

Jibril aniden Gözlemsel Günlüğünü (İncil) okurken farkedebildi, Sora ve Shiro(Efendileri) 'nin en son uyuduğu zamanı - Plum gelmeden önceydi.

Bunu beş gün önce olduğunun farkına varınca, onlara tekrar önerdi, Sora kafasını karıştırıp sanki onu duymamış gibi yaparken.

“Burda kesinlikle ondokuz çeşit 「Kural」 var - ama neden uyanma şartları arasında hiç fark yok?”

“Acaba biz...buraya bir hiç için...gelmiş olabilir miyiz...?”

Oyunun sonunda, Plum bir büyü aktif etmişti, öyle ki içinde Phantasama'nın gücünü barındıran Azrael'i bile aldatan.

Plum bundan sonra oldukça bitkin düşmüştü, zayıf zayıf nefes alıp yerde yatarken bir yandan söyleniyordu.

Çok şey yapmışlardı, acaba hiç bir manası olmaya bilir miyidi - Plum depresyona girmiş gibiydi - ama bunun yerine Sora -

“…Sorun bundan çok daha büyük…Sizin için bunu kısaltacağım!”

Sora iç çekti ve Plum'a açıklama yapmak için döndü:

“Seiren'lerin İmparatoriçesi onların tam temsilcisidir, bu gerçekten ötürü bütün haklarını bahse koyarak uykuya yatmasının amacı Seirene'ler için anlamı herhangi biri onu uyandıracak olursa, onların Irk Taşı alınmış olacak ki bu da ölümle eşdeğerdir - bundan dolayı onu uyandırma şartlarını sakladılar.”

“E-evet…bu doğru…”

“Gizlenmenin nihai biçimi kimsenin bilmesine izin vermeme, ki Plum bu yüzden şartları kendi kendine bulamıyordu.”

- Ama…

“Şimdi ki İmparatoriçe, İmparatoriçe olmadan önce uykuya yatmıştı, bundan dolayı Seirene'ler zaten olabilecek tüm methotları denemişlerdir - bunun anlamı, bundan önce biri onun nasıl uyandırılacağını biliyordu, ama bu şartlar muhtemelen biri tarafından değiştirildi."

Buraya kadar her şeyi anlayabiliyor musun? Sora sordu, Plum anladım şeklinde kafasını salladı.

“Geçmiş sekiz bin yıldır, tabi ki de İmparatoriçe'yi uyandırmak için bir çok kişi oyunu oynadı, bunların arasında beş ırktan fazlasının on dokuz tanesi Avant Heim tarafından kayıt edildi, ve onlar eski 「Kural」ları buldular. Bu bilgiyi bulduğumuz müddetçe ve bunları elimizde ki her şeyle ilişkilendirirsek, geçmişin izini tekrardan sürebiliriz ve İmparatoriçeyi uyandırmak için gereken şartları bulabiliriz - bu benim ilk planımdı.

Shiro küçük ağzından hnng~ sesi çıkarttı, ve Sora'nın dizlerine yığıldı - beyinin fazla yormuştu.

「Kural」 beş farklı ırkın dilinde yazılmıştı, hatta onlar bütün kelimelerin anlamlarını ilişkilendirmiştiler – ama…

“-「İmpararotoriçe'yi uyandırabilecek kişi」- izini sürebileceğimiz limit buydu.”

Onu uyandıra bilecek kişi - bunun anlamı 「Onun sana aşık olmasını sağlamasan bile olur」.”

Her şeyi elde etmek için - 「Bütün hakları kazan」, bu varlığını onayladıkları tek kazanç ödülüydü, ama bu aşamada onlar için bir anlam ifade etmiyordu.

Önemli olan neydi - Sora sabırsızlıkla söyledi :

“Neden ortada bir 「Kazanma Şartı」 yok - onlar yanlıi detayları saklamış!”

Eğer「Onların bütün hakları」 önceki İmparatoriçe ölmeden önce alındıysa, bu onların hayatta kalmaları için çok fazla tehlikeli olmazdı.

Diğer kişilerin oyunu kazanmasına izin vermemek için kazanma şartlarını mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde açığa çıkartırlardı - buna rağmen, hiç bir kayıt yok…

“…En kötü…ihtimal…”

“- Huh?”

Plum Shiro'nun mırıltısını duydu, ona umutsuzluk içinde baktı, açıklamasını idda etmek için.

“…En başından beri...hiç kimse...kartları bilmiyordu..”

“…İmparatoriçe'nin kendisi bile bilmiyor, kazanma şartlarının ihtimalleri belirli değil - örneğin...”

Sora derin bir nefes aldı ve konuştu, neredeyse sesini sıkıştırarak:


“…「Eğlendir beni. Nasıl yapacağını bilmiyorum ama,bunu belirli bir şekilde yapman gerek.」- Bunun gibi bir şey.”

- Plum'ın gözleri bembeyaz olmuştu ve yığıldı kaldı, dürüst olmak gerekirse, Sora da aynı onun gibi hissetti.

Eğer bu gerçekse - kimsenin onu uyandıramamasını sebebi, Plum'ın şartları bulamamasının sebebi - aşk büyüsünün işe yaraması ama onu uyandıramamasının sebebi, ve -

Şartları tamamen neden gizlediklerinin sebebi bile - her şey açıklanabilirdi.

Başından beri kimse bilmediğine göre, saklamak için bir sebepte yoktu.

Bunun anlamı 「Uykuya dalmadan önce İmparatoriçe ne arıyordu」 - birinci bölüme geri dön.

“Ah~ kahretsin, bu kadının sorunu ne böyle!?”

Sora büyük hayal kırıklığına doygun bir sesle bağırdı, bayılıp kalmadan önce.

Shiro bile pes etmişti ve Sora’nın kucağında inliyordu, Plum göçüp giderken.

Bu sahnenin adı 「Umutsuzluk」diye adalandırılabilirdi ve bir sanat galerisinde sergilenebilirdi.

“…Öyleyse havayı değiştirmek için, hepinize geçmişte olmuş bir şeyi anlatabilir miyim?”

Jibril hafifçe parmaklarını şıklattı ve bir anda evinin duyarları ve tavanı şeffaf bir cama dönüştü.

Sora yere uzandı ve gördüğü şey gecenin gökyüzüyd, - hayır, değil.

Onlar atmosferik bir tabakanın kenarındaydılar – evren ve gezegenlerin ayrımının arasında.

Bunun anlamı burası evrendi. Anladığı zaman, aniden rahatlatıcı bir ses duydu, sanki bir balinanın çağırışı gibi.

“...Bu…?”

“Bu 「O」- Phantasma Avant Heim ‘ın sesi.”

Bunu söyleyince – Sora Azrael’e karşı oynadıkları oyunda gördüğü büyük balina-şekilli toprak parçasını hatırladı.

…Şimdi onun arkasındaydı, ve dikkate alması aşırı saçma olacağından, fark etti ki yakında bunu unutacaktı.

“「O」 benim önceki Efendi’min öğrencisi idi, Old Deus Artosh.”

Jibril gözlerinde nostaljik bir parıltı ile konuştu.

“Artosh Büyük Savaş’ın sonunda öldü. – ama 「O」 bunu kabul edemedi, bundan dolayı bir yerden bir yere sürüklenerek onu aradı, bulabildiği her Old Dei varlığına ulaşmaya çalıştı.”

Jibril gökyüzüne baktı – kırmızı ay.

“Kırmızı ay (yukarda ki), onüçünçü ırk 「Lunarians」in yerleşkesi. Onlarıda Old Dei yarattı tabi ki.” [10]

- Belkide orijinal dünyalarında ki aydan daha büyük olduğu içindir, ya da ona yaklaştıkları içindir, daha önce defalarca gördüğü o devasa büyük kırmızı bir aydı.

Sora yukarda「Onaltı Irk」holabileceğini hiç hesaba katmamıştı.

“- Ne zaman Avant Heim kırmızı ayı görse, Old Dei’nin varlığını hissederek oraya ulaşmaya çalışır, fakat –“

Jibril karışık ama üzgün bir şekilde gülümsedi.

“Avant Heim bunu yapamaz.”

“…Yapamaz mı?”

“Avant Heim gökyüzünde uçamaz, gezegenler etrafında döner – Imanity’nin göremediği Elemental Galerilerde yüzbilir, bundan dolayı Ruhların olmadığı bir uzaya gidemez – bundan ötürü…”

Sora’nın bakışları Jibril’inkilerle çakıştı, ve bir süreliğine sessizlik hakim oldu.

- Samanyolu’nu hiç bu kadar yakından görmemişti.

Ama online baktıkları fotoğraflara kıyasala, olabileceğini düşündüğünden daha da efsaneviydi, yıldızların ışıltı ırmağı havada asılı duruyordu.

Aniden sanki kırmızı ayı örten bir ışık patlaması geçti yanlarında.

“Kırmızı aya bakıyor...ve ağlıyor.”

Parlamadan sonra ışık geçti ve gittikçe ışıltısı azaldı, ve uzaklara doğru kayboldu.

Önceden duydukları balina sesi gibi olan ses, şimdi – onlara artık daha yalnız geliyordu.

“…Phantasma da duygulara sahip mi?”

-「Phantasma」 ki 「Onaltı Irk」ikinci sıraya sahip.

Sonra Sora düşündü, Azrael’in onları sırasına göre duygusal bir şekilde çağırmasını tabikide anlaşılabilir bir sebebti.

Ama gerçektende bu süzülen toprak parçasının duygulara sahip olduğuna inanmak imkânsızdı.

Sonra – Sora aniden bir şey hatırladı, ve üzgün bir şekilde dedi ki:

“…Phantasma bile 「Aşk」 nedir biliyor, ama ben bilmiyorum …”

“Huh? Neden「O」 aşkı biliyor dedin ki?”

“O Efendisi için ağlamayı biliyor, ve sevecek bir Efendisi var – aşk olmasa bile, bunun anlamı sevmeyi bilmek değil midir?”

“…”

- Jibril aniden düşünceli bir şekilde konuştu.

“Efendim, yokluğu sizi rahatsız edecek biri kişiye sahip değil misiniz?”

“Shiro.”

“Öyleyse sevdiğiniz kişi–“

“Shiro – ah~ öyleyse sevmeyi biliyorsam ve nasıl sevileceğini biliyorsam, bunun anlamı nasıl aşık olabileceğimi de biliyorum demek mi?”

Aşk kişiden kişiye değişir – ne kadar dertli bir konu.

Uykuya dalmadan önce İmparatoriçe neyi arıyordu ki? Eğer gerçekten aşk ile ilintili ise hiçbir şey yapmazdı – Jibril o esnada başka bir şey düşünüyordu.

“…gerçekten böyle mi?”

Artosh feth edildiğinde, Jibril de diğer Flügeller gibi dağıtıcı bir umutsuzluk hissetmişti.

Bundan sonra, Flügel bilgileri toplamaya başlamıştı, neyi aradıklarını bilmiyorlardı, ama yinede aradılar.

Yaşama sebebi, varolma sebebi, ölmemek için bir sebep -

Bu 「Cevap」 ları ararken ki muhtemelen hiç varolmayan – ama Jibril bulmuştu.

Bu genel bir cevap değildi, ama onun bulmasına izin vermişti – onun kendi varolma sebebi.

“…? Ne oldu, Jibril?”

Bilgi için değildi, onun yerine onu kafasını karıştıran bu 「Bilinmez」 içindi, eğer -

“E-efendim,sorduğum için beni bağışlayın, ama benim basit bir ricamı dinler misiniz?”

“Evet, nedir o?”

“Lütfen söyler misiniz 「Jibiril seni işe yaramaz, sana artık ihtiyacım yok」?”

“…İ-izin var burda bir şey söyleyeyim, bu muhabbet nereye gidiyor hiç anlayamadım.”

“Sadece sormayın – lütfen.”

Jibril’in kafasını yere vurup derin bir şekilde istediğini görünce, Sora isteksizce kabul etti.

“-「Jibiril seni işe yaramaz, sana artık ihtiyacım yok」- oldu mu?”

-

“E-E-E-E-E-efendim!!”

“- N-n-ne!?”

Neredeyse kafaları değecek bir yere ışınlandı, buda Sora’nın kontrolsüzce çığlık atmasına sebeb oldu.

“N-neden böyle? Aynen Efendimin emri ile uzun kulaklının ayaklarını yaladığım daki omurgalarımın titreyişi gibi,ve Doğu Federasyonu ile yaptığımız FPS de Shiro-san’ı sizin elinizden çaldığımda ki gibi – ve bir duygu ki göüsümü karçalayan! Tam olarak nedir bu bilinmez duygu!?”

“Bilmiyorum! Bilmiyorum, ama çok fazla saçma öğe koymuyor musun içine!?”

Sora taş gibi bir suratla cevaplarken Jibril ona nefes nefese, kıpkırmızı ve nerdeyse ağzının suları akarak bakıyordu.

Aniden Jibril bir şeyler anlamış olmasına rağmen – kafasını salladı ve sonra –

“Efendim, doğumumdan altıbin, dörtyüz, yedi sene den bu yana – Jibril aşık olmak nedek sonunda anladı.”

“…Huh? Ciddi misin?”

“Evet, sonunda Efendime yardım edebilirim – ve aşkın anlamı!”

Jibril ciddiyetle Sora’nın önünde dizlerine çöktü ve rapor verdi.

“Efendim Dora-chan’a 「Bana aşık ol」diye emretti, ve bir tarafı kale almadan yaptı; Dora-chan için bu bir savaş bildirimi idi, öyleyse! Uzun zamandır bütün kalbimle hizmet ettiğim Efendim bana artık ihtiyacı olmadığını söylediğinde ki duygu - ki bu acı,üzücü,rahatlatıcı tüm bu duygular omurgalarıma kadar titrememe sebep oldu, bu aşk -!!”

“Jibril, biraz sakin olur musun, sadece işleri dahada karmaşıklaştırıyorsun–“

Sora hala taş gibi suratı ile bunları söyldi, o anda – gürültülü bir şekilde! –

Shiro ayağa kalktı.

“Huh!? N-neydi bu, Shiro, kalbim neredeyse yerinden fırlayacaktı!”

Ne varki Sora’nın cevabını tamamen kale almadı.

“…Bilinmeyen hisler…bilmiyorum…ulaşamıyorum…özlemliyorum…Azrael bulamamıyordu…Jibril buldu…Steph hissetti…bilinmez…gelecek…「Umut」.”

- Az önce uyuyor gibi davranıyordu, ama herşeyi duymuştu.

Birkaç cümle mırıldandı – tekrar gözden geçirdi, kitapları aniden tekrardan karıştırmaya başladığında.

“…İmparatoriçe herkesi kandırdı… - İmparatoriçe…kazanma şartları…değişmedi.”

Dedi.

Aniden bir kitabı kaldırdı – ve dedi ki:

“…Nii…İmparatoriçe’yi uyandırmak için…olan şartları…biliyorum şimdi.”

- Bunu duyar duymaz, Sora, Jibril ve hatta Plum kafayı kaldırıp hepsi Shiro’ya baktı.

Ve sadece Shiro – mutlu görünüyordu, hayır…

“…Nii sende…yargısal hata…bazen yapıyorsun.”

Normalden tamamen farklı bir ifadesi vardı, sanki aslında mutluydu ve gülüyordu.

“…Nii, Nii~ haha…Nii…batırdın…♪”

Shiro omuzlarını oyana buya sallıyordu, ayaklarını sallamadan yapamıyordu – ve galip bir şekilde gülümsedi.

Sora ne dediğini anlamadı, ama aniden inledi -

“B-Bekle bi dakka, huh? Ben yargısal bir hata mı yaptım? A-ama durumsal kararlar …”

“…Evet, Nii’nin…en iyi olduğu şey…ama bu sefer…Shiro kazandı♪”

- Gerçekten mutlu görünüyordu.

O oyunda, Sora’nın sanki ilk defa Shiro onu mağlup ediyormuş gibi başı döndü.

“N-nasıl mümkün olur bu…Ben nasıl kaybederim yargısal kararlarda, kestirmede, stratejide, varolma sebebimde….”

-『  』 - Onlar en güçlü Imanity oyuncuları idi, ikisi bir, ve eğer stratejist olarak yargılamada o kaybedecek olursa –

Neredeyse ağlamaklı Sora’yı kale almadan, Plum hemen Shiro’ya sordu:

“N-nedir bu!? İmparatoriçeyi uyandırmak için ne yapmamız gerek!?”

Herkes nefesini tutmuş gelecek cevabı beklerken – ve Sora ona ağlamaklı bakarken.

Shiro – cevabı açıkladı.


Referanslar[edit]

  1. Not: Saha topçusu
  2. Not: Vuruş oyunu
  3. Not: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ob%C3%BCs http://en.wikipedia.org/wiki/Composition_B
  4. Not: Touhou, kurşun cehennemi atış oyunudur.
  5. Not: Kesmek, Yararak açma
  6. Not: İçinden geçmek
  7. Not: Kan
  8. Not: Işık
  9. Not: Japoncası doğru mu bilinmez ama, belkide Japonca okuyabilen birine ihtiyaç vardır. Anlamı: Bu dünyanın sorumluğu ile yaşa
  10. Not: Burada bazı farklılıklar var. Terminolojiye göre aslında onbirinci ırk olarak sıralanmışlar, ama çeviriye göre onüçüncü. Birisi bu konuyu açıüa çıkartırsa sevinirim. Şimdilik onüçücü olarak devam edeceğiz.